Bilir misin ‘fortuna’ ne demektir?
“Latinler fırtınaya denizde insanın başına gelen kötü şey diyorlar ve bunu fıtrattan biliyorlar. Sonra biz o kelimeyi dilimize alıyoruz ve fırtına diyoruz. Yani fırtınanın içinde kader saklı Fantom. Kader! Denizde ya da karada fark etmiyor. Fırtına, bir eser, hepimizin hayatını yerle bir eder.”
Yapı Kredi Yayınları, “Kaptan Rönesans” öyküsü.
“Bu kitaplar beni, içine sıkıştığım sıradanlıktan kurtaran tek gerçekti.”
Sayfa 26Kitabı okuyor
“Yas, vedalaşabilmek için çok önemlidir. Yası tutulmamış bir ayrılık tıpkı fantom ağrısı gibidir. Kabullenemediğimiz, yok saydığımız kayıpların acılarını, ikameleriyle bastırmak kısa vadede işlevsel görünse de, döngüsel bir şekilde daha büyük bir acı yaratarak tekrar tekrar karşımıza çıkarlar. Vedalaşamadığımız her şey bir boşluk olarak orda durur ve alan işgal ederler.”
Sayfa 61Kitabı okuyor
“Terk etme/terk edilme, taşıdığı anlam itibarıyla beklenmedik, ansızın bir kopuşu çağrıştırmaktadır. Yani hazırlıksız bir ayrılığa vurgu yapmaktadır. Çünkü kişi sürece hazır ise bunun adı vedalaşmadır, ayrılmadır, ayrışmadır. Örneğin, kolunuzla ilgili ciddi bir hastalık yaşadınız, bir yere sıkıştı, kangren oldu ve cerrahi olarak alınması gerekiyor. Aslında bu, kolunuzun yani bir parçanızın beklenmedik bir anda sistemden çıkması anlamına gelir. İlginçtir ki ampütasyon sonrası, bir uzvun kökten alınmasından bir süre sonra bir çok hastada fantom ağrısı denilen ağrılar olur. Beden kolu hâlâ yerinde hissettiği gibi onun ağrısını da hisseder ve ‘fantom ağrısı’ dediğimiz yani olmayan kolun ağrısı ortaya çıkabilir. Tedavisi çok zor olan ağrılardan biridir. Ağrı kesiciler bu tür ağrılarda genelde etkisiz kalır. Bu, bir uzvun, bedeni ansızın terk edişidir ve beden onun yokluğunu hâlâ kabullenememiştir. Tıpkı ayrışamadığımız, içinde kaybolduğumuz, kendimizi unuttuğumuz ilişkilerde olduğu gibi.”
Sayfa 59Kitabı okuyor
Demek ki "hak eşitliği" sadece bir fantom, bir hayal ürünüdür, çünkü hak sadece bir izin demektir, yani insanın herhangi bir şekilde gösterdiği liyakat sayesinde elde ettiği bir lütuftan ibarettir.
Boynundaki ipe, uzuvlarını saran zincire ve bedeninin zayıflığına bir kez daha baktım. Şimdiye kadar gördüğüm en güçlü kişi hâline gelmişti. Nihayetinde o bir kadındı.
"En başta sana yardım edeceğime söz verdim. Aramızdaki güven ne kadar hırpalanmış olursa olsun, sözümün arkasında duracağım. Soru işaretlerinin altında seni yalnız olmaktan kurtaran kişi olmama izin ver. Sonumuz biterse bitsin. Biz nasıl olursak olalım."
"Yanında değil karşında dursam bile mi?"
"Kurduğumuz dostluk köprüleri, süslü rüyan bedenimde yeni delikler açıcak kadar kopuk yıkılsa bile...Fırtınalarını dindirmek için hep burada olacağım."
"şşşt, bir daha göz yaşlarının aktığını görmektense canavara dönüşmeyi tercih ederim. Bir daha ağlamıyacaksın. Öfkenden kurtulmak için bana bağır, vur, beni yarala. Gerekirse beni canımdan et. Ama bir daha asla...asla ağlama."
"Görsel sölenlerden herkes hoşlanır ama şu an görev vakti, G."
"Girsil şilinlirdin hirkis hişlinir imi şi in giriv vikti, G."
"Neden hiçbir kelimenin altını çizmedin?"
"Kağıda kıyamazdım zihnimin içine yazmak daha insaflı geldi."
"O gün seni öptüğüm için kötü hissediyor musun?"
Kötü hissediyorum. Ama sadece daha fazlasını yapmadığım için.
"Unutmuşum bile, anlık bir şeydi."
"Evet bende...unuttum gitti."
"Az kaldı, biraz daha kıçıma vurabilirsin."
"Bunu hiç yapmadım!" Elim çarpmıştı.
"Öyleyse yap umrumda değil."
Gerçektende yaptım. Bu benim için bile süpriz bir ifade olmuştu.
"Sahiden de yaptın."
Biraz sonra kalcama inan şaplakla çığlıklar eşliğinde doğrulmaya çalıştım.
"Ödeştik"
"Umrunda olmadığını söylediğini sanıyordum."
"Ama ödetmeyeceğimi söylemedim."
Neden odamdasın, Murphy?
"Kapıda girilmez yazmıyordu."
"Ama içeri girebilceğinde yazmıyor. Yıkanırken banyolarımızın kapısına girilmez yazısını asmıyoruz, değil mi?"
"Orada seyirci olmak gerçekten keyifli, inan bana. Görüntü kalitesi bel çevresi genişliğine oranla değişkenlik gösterebiliyor."