Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Fehime ERGÜN
Fehime ERGÜN
@fehimergun
null
Tarih Ögretmeni
DTCF
ANTALYA
322 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
İşgüzar Savcı
1 Ekim 1856' da Revue de Paris Dergisinde bölümler halinde yayınlanır yayınlanmaz işgüzar savcı harekete geçer, "geleneklere saldırmak ve dine hakaret"ten 6. Ceza Mahkemesine verilen #GustavFlaubert hem eseri hem de kendisi yargılanacaktır.
Dönemdaş sayılabilecek romanlar "Kamelyalı Kadın" ya da "Anna Karenina" benzerlik gösterse de Emma Bovary çağdaş bu iki kadından da bambaşka bir şey için kıyar canına.
Flaubert bu sebebi gösterirken işgüzar savcının görmemesi mümkün değildi elbet:)
Frued şöyle diyor bir yerlerde, "biz geldiğimizde edebiyatçılar bütün tepeleri keşfetmişlerdi"
İncelikli Okuma
"En iyi kütüphane tamamıyle sadece büyük eserlerden, zamanın imtihanını geçen kitaplardan oluşan kütüphanedir"
Küçük bir kitap fakat okumak/yazmak gibi geniş bir konu için hayli rafine. Sevdim
Erkek/Aşk/Cinsellik
İki kadın arasında bir yaşam, iki ayrı kadına söylenen yalanlar, 3. ve 4. kadınlara için hazırlanan yalanlar.
Yaşlanan ve iktidarını kaybetmekte olan erkeklerin çıkmaza girmiş üzücü hikayesi.
Kitabı farklı kılan ise erkek aklının bu konuyu dürüstlükle anlatması.
Okur Takip Önerileri
Ay Yürüyüşü
47 cilt kitap yazmış Henry David Thoreau. Onu sivil itaatsizlik üzerine düşünceleriyle tanımıştım. Aynı zamanda amansız bir çevreci olduğunu öğrendim. Doğa üzerine yazarken şöyle diyor :
"Bizim kanatlı düşlerimiz tavuğa dönmüştür, artık havalanamazlar, olsa olsa Shanghai ve Cochin türü Çin ve Vietnam tavuklarının görkemine erişebilirler ".
Bir çıkış olmalı oysa. Bir akış yolu olmalı dönüşmeden olduğumuzdan başka şeylere.
Gece ve Ayışığı öyküleri özellikle iyi.
Kitaplıklar
Kitaplık nedir, kitaplarınızı evinizin neresinde muhafaza ediyorsunuz? Kitaplarınızı neye göre sınıflandırıyorsunuz. Tarihi boyunca bu ve benzer soruların hep sorulduğunu ama izlerinin takibinin yapılmadığını görürüz. Lidya Pyne "ince şeylerin hatırı"nı gözetmeye çalışan bir yazar olarak kitaplık izlerini, kitaplık ve kitaplık alışkanlıklarını, bizi tarihte bir gezintiye çıkararak anlatıyor bu kitapta. Antik Roma dünyasından başlayarak Ortaçağ katedrallerindeki zincirli kitaplıklardan XX. yüzyılın başında New York'ta inşa edilen muazzam halk kütüphanesinin devasa raflıklarından günümüzde pek çoğumuzun evinde olan çeşitli tarzdaki kişisel kitaplıklara kadar uzanan edebi anekdotlar eşliğinde geniş bir sahada bir anlatı örneği sunuyor. Kitabın Ümit Gurbanov'un incelikli çevirisi ile keyifli bir okuma tadı var.
Susan Sontag
Susan Sontag'ın Rolling Stone Dergisi'nin kurucu editörü Jonathan Coot'la 1978 yılında gerçekleştirdiği mülakatı içeren kitap, aslında bugün de güncelliğini koruyan sorulardan oluşuyor. Sontag bu sorulara içtenlikle, sorgulayıcı ama kışkırtıcı bir biçimde yanıt vermiş. Doğrudan hayatına ve hastalığına yöneltilen sorulara verdiği yanıtlarında da yepyeni bakış açıları oluşturuyor. Çok keyifli bir mülakat kitabı olan "Bilincin Kapısını Aralamak"; felsefe, sanat, siyaset, edebiyat ve tarihe kadar pek çok konu başlığını içinde barındırıyor. Sontag akademik olanla gündelik olanı bir arada değerlendirdiği yanıtları, pek çok tartışmayı da beraberinde taşıyor.
Kitabın bir yerinde şöyle diyor Sontag; "Kendi kendimi yarattığımı düşünürüm hep benim yanılsamamda bu. Hatta kendi kendimi eğittiğimi düşündüğüm de oldu. Her ne kadar Berkeley, Chicago, Harvard'da çok iyi bir öğrenim görmüş olsam da. Yine de kendi kendimi yetiştirdiğimi düşünürüm. Kimsenin izinde veya korumasında olmadım, kimse tarafından piyasaya tanıtılmadım. Birisinin karısı veya kızı olmak üzerinden kariyer yapmadım. Başka türlüsünü hiç beklemedim zaten. Elbette yardım kabul etmenin kötü bir şey olduğunu savunmuyorum, eğer birilerinden yardım alabiliyorsan ne alâ. Ancak her şeyi kendim yapmış olmayı seviyorum. Yapmam gerektiğini düşündüm, bunu bir sınav olarak kabul ettim. Benim için heyecan verici oldu.
Ayfer Tunç'la Tanışma
Sadece insan olmak sebebiyle değip dokunduğumuz, bazen de ait olduğumuz trajedileri yazmış Ayfer Tunç. Trajedilerden, günlük yaşamın trajedilerinden, insan olma hallerinden kaça kaça kendi iç dünyasına sıkışıp kalan insanları yazmış.
Çok dertli bir zamanımda okumuş olmalıyım ki, kitabı ne zaman elime alsam feci halde üzülüyorum kitabın kahramanlarına.
Hafıza ve Beden
Insanın bilinçdışının aslında yaşam öyküsü olduğuna inanan yazar asla bir metafiziklikten söz etmemektedir. Tersine beden hafızasını ve gerçek ve güçlü duygularımızın inkarının bedenlerimiz üzerindeki etkilerini araştırmaktadır.
Bir yandan kişisel tecrübesi bir yandan da rehberlik ettiği psikoterapiler sırasında çok sayıda insanın anlattıklarından yola çıkarak, bize, yaşadıklarımızı inkar ettiren ahlâk ve din temelli halleri de akıcı ve samimi bir dille anlatmaktadır.
"Çocukluklarında suistimal edilen çocuklar gerçek duygularını muazzam bir şekilde bastırarak ve onlardan uzaklaşarak ahlâk ve dinin talep ettiklerini yapmaya çalışırlar. Bu nedenle ne kadar isteselerde rahat ve güvene dayalı bir ilişki kuramazlar" diyor yazar.
Kitabın özellikle ilk bölümünde bu durumun ünlü şahsiyetlerin hayatlarını nasıl etkilediğini gözler önüne serer, sonraki bölümlerde ise kendini kandırma kısır döngüsünü kırabilen ve genellikle fiziksel belirtilerden kurtulmaya yol açan samimi iletişime ulaşmanın yolları anlatılıyor.
Simone Weil
Simone Weil ilk doktoralı kadın felsefecilerden Yenilerde tanıdım. Giorgio Agamben' e göre Well bize çok şey söyleyen bir filozof. Kitabı Murat Erşen çevirmiş.
Kapitalizmin dayattığı yabancılaşmayı duyumsamak için fabrikalarda çalışmaktan çekinmediği gibi, faşizmin yükselişine karşı İspanya iç savaşında gönüllü askerlik yapmaktan da çekinmemiş Weil.
"Felsefeyi dünyanın sorumluluğunu üstlenerek icra eden bir filozof" olarak tanımlanan Weil kitabına şöyle başlıyor; " ne alıkoyuyor bizi karşımızdakinin gözünü çıkartmaktan, nedir insanın İnsana kurtlaşmasına mani, neden kötülük değil de iyilik bekleriz ötekinden?
Simone Weil kitlelerin bireyi yuttuğu ideolojiler çağında insanın parçalanamazlığını, indirgenemezliğini ve aşılamazlığını irdeliyor.
Biz ve Ben
Cemal Kafadar'ın bu kitabında 16 ve 17. yüzyıllarda Osmanlı ülkesi anlatılmaktadır. Kitabın genel fikri Osmanlı'da birey diyebiliriz.
4 makaleden oluşan kitap Osmanlı dünyasından oldukça mütevazi 4 kişiyi ele alıyor İstanbul'da günce tutan Seyit Hasan adlı Derviş, ticaret için gittiği Venedik'te ölen Ayaşlı Hüseyin Çelebi, rüyalarını kaleme alarak şeyhine mektuplar gönderen ve bu yolla irşat edilmeyi bekleyen Üsküplü Asiye Hatun, babasından kalan arazi üzerindeki haklarını korumak için Divan-ı Hümayun'a başvuran Mustafa adlı Yeniçeri.
Bu 4 mütevazi insanın hikayesi ampirik malzeme ile Kafadar'ın arşiv ve yazma kütüphanelerinde bulduğu kaynaklara dayanıyor. Aynı zamanda da felsefe sorunları ile uğraşan kitap yapı ile süreç ilişkisini, bilimsellik ile hikaye etme arasındaki bağlantıyı, biz ve ben olmanın ne anlamlara gelebileceğini tartışmaktadır.
Zweig ve Montaigne
Montaigne benim için en önemli duraklardan biridir. Kitabı isebaşucunda durması gereken kitaplardan biri.
Stefan zweig ise Nazi Almanya'sında kitaplarının yakılmasının ardından Erasmus'la başladığı içsel yolculuğuna Montaigne ile noktayı koyar.
Montaigne biyografisi aslında yarım kalmış bir kitaptır. Stefan Zweig'in 1942'de hayatına son vermeyi seçmesi ile beraber kitap tamamlanmamış.
Avrupa'yı Avrupa yapan filozof ve yazarları kendisine konu edinen Stefan Zweig'in yaşam öyküsü yazma ustalığında son durağı Montaigne olmuştur. Zweig "en gönüllü ölüm ölümlerin en güzelidir" diyen Montaigne de belki de kendini buldu. üyük Avrupa'yı geri dönüşü olmayacak şekilde sonlandıran II. Dünya Savaşı yıllarında yaşamın ve yaşamanın insanın kendi iradesine bağlı olmaktan çıktığını fark eden son Avrupalı Stefan Zweig Montaigne kitabı, Zweig'in yaşam öyküsü yazmaktaki o sihirli kalemini, özgürlüğün peşinde koşan Montaigne'in için kullanıyor. Aslında bugünkü Avrupa düşüncesinin de temelini oluşturan "Denemeler" in yazarının nasıl bir ortamda büyüdüğünü, düşüncelerinin nasıl şekillendiğini, hangi şartlarda eserlerini yazdığını Zweig ayrıntılı olarak anlatıyor. Özellikle de Montaigne'in kendi iç kalesine çekilen düşünceli bir insan olarak sunuyor.
İnsan ve Varoluşu
Hayatın Gizli Hazları son yıllarda okuduğum en iyi kitap. Bu kitabının yazarın "İnsanlığın Mahrem Tarihi" adlı kitabından önce okudum. Kitap insanı şaşkına çeviriyor. Çünkü zamana mekana ve insana dair hemen her yerden sesleniyor. Doğu ile batıyı birleştiriyor. Çok geniş bir bakış açısını yakalayarak, varoluşa dair yepyeni bir vizyon yaratıyor. Her cümlesinde durup düşünüyorsunuz. insana hayatını yaptıklarını yapabileceklerini sorgulatıyor. Belki de varlığından hiç haberimiz olmayan pekçok fikirden ve yaşam biçiminden haberdar ediyor. soruları başlı başına dertlerimiz;
Zamanımızın büyük macerası nedir?
Yoksul zengine ne söyleyebilir?
Zengin yoksula ne söyleyebilir?
Bir din nasıl değişebilir?
İnanmayan biri inananı nasıl anlayabilir?
Neden bu kadar çok sayıda İnsan değer görmediğini sevilmediğini ve yalnızca yarı canlı olduğunu düşünüyor?
Kadınlar ve erkekler birbirlerine başka nasıl davranabilirler?
Farklı bir cinsel devrim mümkün mü?
Bu kadar çok çalışmanın ne anlamı var? Yaşıyor olmak ne anlama gelir?işte bu devasa soruların yanıtlarını bölüm bölüm insan yaşamlarına değerek anlatıyor.
Bu anlatı insanı şaşkına çeviriyor
Okur Yalnız Değil
Akıcı ve çok şakacı bir dili olan bu kitap şöyle diyor; "eşsiz birer okur olarak doğmayız, zamanla kelimelerden dünyalar yaratmayı öğreniriz. Peki neden güzel yazmak Yere göğe sığdıramazken iyi bir okur olmak gözardı edilir?"
Bu kitapta Damon Young okumanın ne kadar eğlenceli bir uğraş olduğunu Virginia Woolf'ten Batman çizgi romanlarına kadar edebiyatın içinden birbirinden değerli örneklerle anlatıyor. Bunu yaparken okumakla geçen bir hayat boyunca yaptığı hataları ve yaşadığı aydınlanma anılarını da içten bir dille anlatmış.
Kitabın her bir bölümü sabır, merak, cesaret gurur, erdem ve adalet gibi edebi bir temaya adanmış. Kitap boyunca okurun gücü her defasında kutsanıyor.
Aşk
Hayatı ve hayatın temel yasalarını sorgulayan, yazar olmak isteyen genç bir kadının üniversite yaşamı boyunca bilgiye olan açlığıyla; bir yandan felsefi metinlerin içine dalarken bir yandan da bu metinlerin temsilcileri gibi görünen erkeklerle yaşadığı aşk ilişkilerini anlatıyor roman.
Aslında kitaptaki temel soru; "insanın ötekinden bağımsız bir kişiliği var mıdır?", "öteki ben olan özneyi ne kadar belirler?" yoksa aslında kişilik dediğimiz şey parçalanıp birleşebilen bir mitoslardan biri midir?
Tarihçiler
Marnie Hughes Warrington'ın En önemli 50 Tarihçi adlı kitabı tarih bilimine yön veren tarihçilerin çağlar boyu tarih yazımının gelişimini de anlatan bir kılavuz niteliğinde olmuş. İçerdiği tartışmalar ve düşünürler bakımından oldukça da kapsayıcı olan kitap; Antik Çin Yunan ve Roma'dan Ortaçağ yoluyla Çağdaş dünyaya kadar uzanan bu kitapta Herefot'dan İbni Haldun'a, Hegel'den Toynbee'ye, Braudel'den Foucault'ya, Eric Hobsbawm'dan Şeyh Anta Diop'a kadar tarih alanındaki başlıca düşünürlerin fikirlerini kolay ve anlaşılır bir dille anlatmaktadır. Toplu bir giriş niteliğindedir.
En önemli 50 Tarihçi kitabı açık bir dille yazılmış ve her biri makaleden oluşmuş biyografik bilgilerden oluşuyor. Ayrıca her düşünürün tarihe yaklaşımı ve diğer düşünürler ile olan ilişkisini, başlıca eserlerinin listesini ve o düşünüre ilişkin ayrıntılı araştırma için kitaplar, makaleler, filmler ve web sayfaları da dahil bir hayli geniş bir rehber kitap olmuş.
