Musil'den alıntı yaparsak, insan "felsefe, teoloji veya edebiyat diye nitelendirilen bir kümes hayvanları çiftliğini yük­sekten uçan ihtiraslı fikirler için yarat"mıştır
"Felsefi düşünmeye başladığınız anda şapkanızı çıkartıp önünüze koyar gibi inançlarınızı önünüze koyup acımasızca eleştirebilmeli, gerektiğinde onları terk etmeli veya değiştirebilmelisiniz. Felsefe sizin inançlarınızı savunma aracınız değil, onları eleştirme aracınızdır. Tüm felsefe tarihi de bunun hikâyesinden ibarettir. Felsefe düşünceyi mitolojilerden, dinlerden, bilim dışılıktan, inançlardan hatta teoloji anlamındaki metafizikten arındırma macerasıdır. Bunu da büyük ölçüde başarmıştır. Bu tarihi süreçte din, özellikle Hristiyanlık ve İslam, felsefeye sızmak, onu kendisine benzetmek için çok çabalamıştır. Çünkü dinin en bariz vasıflarından birisi hasmı olarak gördüğü bir şeyi eğer yok edemiyorsa ona sızarak onu kendisine benzetmek olmuştur. Felsefenin dinle iç içe olduğu böyle durumları göstererek, efendim görüyorsunuz dinle felsefe bir arada olabiliyor demek sadece safsatadır."
Sayfa 261 - e-bookKitabı okuyor
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
Kitap, İbrahim'in oğlunu kurban etmesi başlığından birçok paradoksallığa ve okuyucuyu sorgulamalara yöneltiyor. Bilinen salt gelenekselci nazardan sıyrılıp kendinizi felsefi bir bakış açısıyla dinsel öğretilerin etikliğini konuşuyor buluyorsunuz. Fakat yazarın dili bana epey ağır geldi. Teoloji ve felsefe severlere tavsiye ederim.
Korku ve Titreme
Korku ve TitremeSoren Kierkegaard · Pinhan Yayıncılık, 5. Basım · 20191,745 okunma
Tanrı, gerçekte zaman dışı bilgisiyle, tümel bir bilginin sahibidir.
Sayfa 177Kitabı okudu
Zira bu dünyada olan insan, dünyaya içkin bir 'ilk neden' veya yaratıcıyı ikame etme teşebbüsünde, yine duyu ve düşünce dünyası arasındaki bağlantıyı kendi aklı ve bu aklın en yetkin hali olan, Tann aklı sayesinde kurmayı hedeflemiştir. İnsanın bizzat kendi aklı- nın, tabiattaki aklın bir parçası olduğunu düşünmesi ve bu yolla tabiatı anlayabileceği fikri zımnen Tanrı'yı bilmenin de yollarını ima etmiştir.
Sayfa 175Kitabı okudu
Varlık düşüncesini merkeze aldığımızda Ortaçağ'a odaklanmamız zorunlu gibi gözükse de, gerçekte onun geri planında ise Grek düşüncesi vardır. Platon ve Aristoteles'in 'İyi Fikri' ve 'Hareket etmeyen hareket ettirici düşüncesi ise, Varlık anlayışının eşgalini oluşturmaktaydı. Modern düşünce, bir yandan 'ilk neden', öte yandan da 'Varlık' fikrini bir araya getirirken, bu birleştirme işinde. Ortaçağ'ın iman ilkesini merkeze almasının aksine, aklı öne çıkardı. Dolayısıyla da, Varlık'ın 'ilk neden' oluşunu değil, 'ilk neden'in Varlık oluşunu izah etmeye çalıştı. Bir başka deyişle, 'düşündüğü için varolduğu' sonucuna ulaştı. Aynı şekilde Tanrı'nın Varlık oluşunu da, düşünen düşünce olmasına bağladı. Bu, aklın bütünüyle dinden ve teolojiden özgürleşmesi anlamına geliyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
962 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.