Özellikle Türkiyemiz'de İsmailağa, Erenköy ve Işıkçılar cemaatleri tarafından çokça okunan İmam-ı Rabbani Hazretleri, bu saydığım cemaatler tarafından kesinlikle okunmalı ve anlaşılmalı. Bu yaşıma geldiğim halde İmam-ı Rabbani Hazretleri hakkında ilk defa bir kitap okudum. Bu kitabın yanında Diyanet Ansiklopedi "İmam Rabbani"
Ebu'l Atâhiyye ne güzel demiştir;
" Hayret, nasıl olur da Allah'a isyan edilir yahut kâfir O'nu nasıl inkâr eder. Zira her hareket ve sükûnda Allah'a daima şahitlik eden bir mânâ vardır. Yine her şeyde Allah'ın birliğine delâlet eden bir alâmet vardır."
"Biz Kur’an ve hadislere girip, kendi reyimizle ve heva-hevesimize uydurmakla bakıp hüküm çıkarmayız. Çünkü Allah’ın Selametine nail olan, Peygamber aleyhisselamın feyzine ulaşan hariç, kimse dininde selamette kalmamıştır."
Ne kadar büyük olursa olsun, helâl olduğuna inanmadıkça hiçbir müslümam, işlediği herhangi bir günah sebebiyle tekfir etmeyiz, îman ismini onlardan yok etmeyiz.
Haricîler ise büyük günah işleyen bir müslümana kâfir diyorlar. Bize göre, bir müslüman, işlediği günahın helâl olduğunu kabul etmedikçe imandan çıkmaz. Haram olduğu kesin delillerle sabit olan bir işin helâl olduğuna inanan kimse ise kâfirdir. Biz, büyük bir günahı işlemesi sebebiyle bir müslümandan iman vasfını düşürmeyiz. Mutezile taifesi ise, büyük günah irtikab edenlerin imandan çıkacağına fakat, kâfir de olmayacağına inanmaktadırlar. Onlar, bu yük günah işleyenler için küfür ile iman arasında bir mertebe ispat ediyorlar ve büyük günah işleyen ne mümindir, ne kâfirdir, diyorlar. Halbuki diğer taraftan, büyük günah işleyen bir müminin ebediyyen Cehennemde kalacağına da inanmaktadırlar. İmam Ebû Hanîfe'nin, Cehm'e “Çık ey kâfir!” sözü, bidat ehlinden de olsa, kıble ehli olan günahkâr kişilere kâfir demeyi nefyetmekte sözü genişletmeğe sonra kâfire benzetmeğe hamledilmiştir.
Ebu hanife radiyallahu anh tarafından kaleme alınıp aliyyül kari tarafından şerh edilen bu eserinin mahiyetini şerhu akaidi nesefi tercümesi kitabındaki bir paragraf çok güzel bir şekilde incelememize yardımcı oluyor ; eşari ve maturidi mezhepleri kurulmadan evvel bütün Sünnilerin tâbi oldukları mezhebe Selefiyye (günümüz selefileri ile karıştırılmamalıdır) adı verilmektedir. Selefiyye , Eshabın , Tabiinin ve Tebe-i tabiinin mezhebidir. Dört büyük imam mezhebe mensup idi. Selefiyye (günümüz selefileri ile karıştırılmamalıdır) mezhebini müdafaa için ilk eser Fıkh-ul ekber ismi ile Imam-ı A'zam tarafından yazılmıştır.
Selefiyye mezhebi itikadı mezheb olup sahabenin nasıl itikat ettiğini bizlere aktarıyor.
Itikadda üç amelde dört mezhebimiz bulunmaktadır. Konuyu fazla dağıtmadan asl olana geçelim.
Fıkh-ul ekberi okurken efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in kabak yemeğini seviyor olmasına dahi verdikleri önemi göreceksiniz.
Günümüzde ise kitapta yazan birçok değerin bulunmadığına şahit olacaksınız.
Itikadımızın üç ana prensibini hatırlatmakta fayda vardır.
1) haramı helal sayan(zina helaldir demek ,içki helaldir demek gibi)
2) dini konulari hafife alan (ramazan orucunu tutayim da zayıflayayım gibi)
3) dini konularla dalga geçen (misvağı kastederek ne sokuyorsun o odunu ağzına gibi)
diyen kafir olur.
Dikkat etmeliyiz ki şeytan bir seferde gelip kafir ol demez soldan yaklaştığı gibi sağ tarafdan da yaklaşabilir.
Biri ibni abbas'a (radıyallahu anh) büyük günahlar kaçtır? Yedi midir? Diye sordu. Ibni abbas (radıyallahu anh) ise 700'e kadar sayabiliriz bunlardan en bilineni yedidir dedi. Ancak ne var ki tevbe ve istiğfarla büyük günah kalmaz , ısrar etmek devamlı işlemekle de küçük günah olmaz.
Mutezilenin reisi Vasıl b.Atâ, Hasan-i Basrî'nin talebelerinden olup onun meclisine devam ediyordu. Bir müddet sonra meclisinden ayrıldı. Ayrılmasının sebebi şu vak'adır: Vasıl b.Atâ, büyük günah işleyenin ne mümin ne de kâfir olmadığını kabul ediyor, dolayısıyla iki mertebe arasında bir derece ispat ediyordu. Bu düşüncesi dolayısıyla hocası
"Ben cennet ehlindenim diyen kimse yalan söylemiştir."
sözünün izahı şöyledir: Çünkü bu kimse, "Ben cennet ehlindenim." demekle kendisinden korkuyu düşürmüş olur.
"Ben cehennem ehlindenim" derse, recâyI (ümidi) düşürmüş olur.
Bu iki durumun vaki olması caiz değildir.
Sonra bil ki; genel manada mü'minler
İmam Ebû Yusuf'tan şöyle bir söz nakledilmiştir: “İlmi, kelâm yolu ile arayan zındıklaşır; malı, kimya yolu ile arayan iflas eder, hadislerin garibini arayan yalan konuşur.”