O Şam, Bağdat, İstanbul, Mekke, Medine, Karaçi, Kahire, Cezayir, Semerkand, Taşkent, Buhara, Şiraz nerededir?
Şam, cesaret, şecaat, karar, kuvvet ve kudretti. İslâmın yeniden dirilişinde Şam'ın katkısı bu yönde, bu eski gizli güçlerini uyandırma yönünde olmalı değil mi? Ama şimdi Şam'da ne var? Ayrılık, tereddüt, zayıflık. Bunun
Varolma savaşı veriyoruz.
insan, hayat ve hakikat tehlikede!
*
İnsanca, hakça bir dünyayı inşa edecek
islâm medeniyetinin dirilişi için fikir ve
oluş çilesi çekerek geliyor öncü
kuşaklar..
Yok edemeyecekler bizi!
Küllerimizden doğacağız.
Daha güçlü geleceğiz Allah'in lútfuyla..
Geleceği inşa edecek insanlar, en zor zamanlarda bile "Ya Hakk, Ey Kutlu Hakikat!" diyerek yorulma nedir demeden yol alan, hakikat ışığını insanlığa ulaştırma cehdi ile nefes alıp veren, gecelerini gündüz yapan, fikir ve oluş çilesi çeken insanlardır. Bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, çağrısı çağını "kurma" yolculuğuna çıkan öncü kuşaklardır.
Dünyaya söyleyecek bir sözümüz var: O sözü yeşertip büyütmek için yola çıkıyoruz.
"Dünya bize gebe, biz hakikate..."
Medeniyet Tasavvuru Okulu'na talebe alırken kesinlikle yaşa değil başa bakıyorum. Talebe diyorum özellikle; çünkü ben talebe istiyorum, öğrenci değil. Öğrenci diploma peşinde koşturan, şekil verilecek, belli bir kalıba sokulacak, iradesiz bir nesne; talebe, hakikatin izini sürmeye talip, dert sahibi, derdini hayata geçirme kaygısı güden kişi, özne. O yüzden talep etmeyenden bir şey beklemeyin. Hakikat yolculuğuna çıkan, hocanın dizinin dibine çöken, fikir ve oluş çilesi çeken, dizinin dibine çöktüğü hocadan sadece izini süreceği yolun entelektüel/akademik yol haritasını tevarüs eden kişi değil yalnızca. İzini sürdüğü yolun ruhunu da tevarüs eden kişi talebe. Böyle çok katmanlı ve çaplı bir insandan bahsediyoruz. Model, Hz. Peygamber'in s.a.v. etrafındaki sahabeler. Muazzam bir model var, boşuna yaşanmış değil o tecrübe.