Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Babamın sözünü tuttum ve uzun zaman hiç üzülmemiş gibi yaptım. Yıllar boyu onun öldüğüne inanmadım. Geri gelecek diye bekledim. Kalabalıklarda ona benzettim insanları, yabancı ülkelerde beyaz saçlı, kısa boylu, tombulca adamları takip ettim, odur diye. Rüyalarıma girdi sık sık, hiç konuşmadan, gözlerini hafif kısarak, gülümseyerek baktı bana rüyalarımda, ben hep peşinden koşup onu yakalamak istedim ama hiç başaramadım. Babam için uzun yıllar hiç gözyaşı dökmedim, çünkü O “Filiz hiç üzülmesin...” demişti. Ama Denizler asıldığında, Sinanlar, Mahirler öldürüldüğünde çok ağladım, yıllarca gözpınarlarımda babam için biriken gözyaşları durmadan aktı, aktı, aktı... Türkiye’de siyasal cinayetlere kurban giden değerli insanların ne ilki ne de sonuncusuydu babam. Tanrılar kana doymayacaklar mıydı?
Sayfa 9 - Yky 2011Kitabı okudu
Dedemin ölümüyle babam ister istemez ailenin reisliğini üstlenmek zorunda kalıyor. Ölünceye kadar da ailede kimin başı derde girerse babamın bu dertlere çözüm getirmesi doğal olarak bekleniyor. Hapisteyken, işsizken, polisten saklanırken bile annesine aylığını göndermeyi hiç ihmal etmiyor Sabahattin Ali.
Sayfa 21 - Yky 2011Kitabı okudu
Reklam
Annem, babamın kitapları konusundaki hayretini hala her fırsatta dile getirir. İstanbul'da evlenip Ankara'daki ilk yuvalarına taşındıklarında annemi en çok şaşırtan şey, iki odalı evin bir odasının tümüyle kitaplara ayrılması olmuş. Kitaplar hep çok önemli...
Sayfa 26 - Yky 2011Kitabı okudu
Bir insan eşini ancak bu kadar güzel tasvir edebilirdi...:))
Altın gibi sarı saçlı, fevkalade güzel lacivert gözlü, beyaz tenli, gözlerinin etrafında yazın beliren seyrek çilli ve uzunca boylu bir kızcağız... yaşı tam yirmi... Ismi de Aliye...
Sayfa 39 - Yky 2011Kitabı okudu
Tuvaletteyken bile okurmuş :))
Aramızda onun kadar aralıksız okuyan yoktu. Bir de öykü anlatayım: Benim kayınbabam temyiz reislerindendir. O sırada başsavcıydı. Bir akşam Sabahattin’le gittik. Sabahattin kitabını açtı, hiçbir şey söylemedi, okudu, okudu, okudu... Biz de konuştuk filan. Kayınpeder çok severdi Sabahattin’i. Sabahattin’i herkes severdi, çok sempatikti. Neyse sonunda Sabahattin, eh artık kalksak, dedi. Böyle deyince kayınpeder de, evlat dedi, tatlı tatlı konuşuyorduk. Oysa Sabahattin hiç konuşmamıştı, sürekli okumuştu... Nitekim bazı geceler çıkardım yukarı, bakarım yüzükoyun uzanmış, önüne de kitabı koymuş okuyor...
Sayfa 68 - Yky 2011Kitabı okudu
Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor...’ Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu.
Sayfa 156 - Yky 2011Kitabı okudu
Reklam
Yerim soran bulunursa Benim meskenim dağlardır.
Ama Sabahattin Ali, sanki canilerin onu mezarsız bırakacaklarını çok önceden sezmiş gibi, evrendeki mekanını belirlemişti çoktan ve "Benim meskenim dağlardır" diyerek, şiirini yazmıştı.
Sayfa 157 - Yky 2011Kitabı okudu
Annem, babamın kitapları konusundaki hayreti ni hala her fırsatta dile getirir.İstanbulda evlenip ankarada ki ilk yuvalarına taşındıklarında annemi en çok şaşırtan şey iki odalı evin bir odasının tümüyle kitaplara ayrılması olmuş. Kitaplar hep çok önemli.
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907'de Gümülcine'de doğdu, 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde öldü. İstanbul İlköğretmen Okulu'nu bitiren Sabahattin Ali, Yozgat'ta bir yıl öğretmenlikten sonra, 1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nca Almanya'ya gönderildi. 1930'da döndükten sonra Aydın, Konya ve Ankara ortaokullarında Almanca öğretmenliği, Milli Eğitim
Epub
Reklam
SABAHATTİN ALİNİN DOĞUM GÜNÜ MÜNASEBETİYLE... (Son Tarih: 25 Şubat 2020 )
Sabahattin Ali Etkinliği düzenliyorum katılmak isteyen buyursun gelsin. Sabahattin Ali ile ilgili her şeyi okuyoruz . Çünkü Sabahattin Ali bunu hak ediyor...Hayatı, kitapları, çevirileri... yani Sabahattin Ali' yi ucundan kenarından ilgilendiren her şeyı.. Değerli okurumuz
Yeşim Uzundal
Yeşim Uzundal
' un Sabahattin Ali ile ilgili
Babamın sözünü tuttum ve uzun zaman hiç üzülmemiş gibi yaptım.
431 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.