Yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki, yaşamının geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.
Nikos Kazancakis Zorba’yı okumakla Kazancakis diline geç kalmışım. Hepimizin içinde çatışkılarımızı, özgürlüğümüzü, mücadelemizi taşıyan bir Zorba var. Bana göre Zorba her şeydir, herkestir ve hiçkimsedir de. Yaşamı bu denli özümseten bu romanı beni tanımanın başka bir adı oldu. Nikos Kazancakis’in Nietzsche’den de etkilendiği yazar. Zerdüşt bir roman olsa bu Zorba olurdu bence. Kazancakis yaşamı ve yazdıklarıyla hayatımda keskin bir geçiş oldu. ‘’İnsan; soyu için, tanrı için kendini bir düşünce uğruna kendini feda mı etmelidir? ya da , acaba efendimiz ne kadar yüksekteyse, tutsaklık zincirimiz de o kadar uzuyor ve o zaman çok geniş bir harmanın içinde sıçrayıp oynuyor, sonra ucunu bulamadan ölüyoruz, bunun adına da özgürlük mü demişiz yoksa?’’ Mezar taşında “Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm.” yazıyor.
Ruhun ışısın, umarım ziyaretine gelirim bir gün..
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202015,9bin okunma
Deniz, sonbaharın tadı, ışıkla yıkanan adalar, Yunanistan'ın ölümsüz çıplaklığını örten ince yağmurdan oluşmuş, saydam bir tül. ''Ölmeden Ege Denizi'ni gezen insana ne mutlu'' diye düşnüyordum.
Ölüm'ü karşımda gördüğüm zaman, aklıma ne Meryem geldi ne de Aya Nikolas! Kuluri'ye doğru döndüm, karımı hatırladım ve şöyle bağırdım. Katerina! Şimdi senin yatağında olsaydım.
Karşılık vermedim. İlah doğuran Kutsal Doğu, yüksek dağlar, Prometheus'un kayaya saplanmış çığlığı.. O yıllarda aynı kayalara saplanmış ırkımız bağırıyordu.