Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
208 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Halep'teki bir Ermeni aile ve sahip oldukları Baron Otel üzerinden, iyi bir 20. yüzyıl Suriye panoraması... Osmanlı döneminin bitişi, İngilizler, Arap İsyanı, Lawrence, 1915 Olayları, tehcir, tenkil, Fransız mandası, Atatürk, Naziler, de Gaulle, Esad...
Halep'in Baronları
Halep'in BaronlarıMarco Tosatti · Aras Yayıncılık · 20159 okunma
İnsan hayatının en belirleyici anlarında yolunu şaşırmış adımlara rehberlik eden bir içgüdü vardır. Ve bu içgüdü asla yanılmaz.Flavia Amabile
Reklam
Küçük Özgür Bir Halkın Hayatı
Gelin eve geldiğinde hemen attan inmezdi. Damadın ana babası ve akrabaları ona zengilim(üzengi hediyeleri) denen kıymetli hediyeler sunardı:mülk, ağaç, para ve baska şeyler. Sonunda attan inerdi; fakat eşikte durdurulur, haç şeklinde kesilen bir mayasız ekmeği kapının üzerine asardı. Sonra kapının üzerine yapıştırması için bir hamur topağı verirlerdi eline. Ayrıca su dolu bir testi de verirlerdi. Testiyi evin duvarına vurup kırarak suyu evin içine ve dışına saçardı. Son olarak da eline güzel, tatlı bir nar verirlerdi. Gelin narı kuvvetle yere fırlatır, meyve patlar ve kırmızı taneler eve ve avluya dağılırdı.
Sayfa 148 - Aras yay.Kitabı okudu
Küçük Özgür Bir Halkın Hayatı- Süveydiye Ermenileri
Gelin kiliseye bir at üzerinde götürülürdü. Baba ocağını terk etme anı geldiğinde, gelin ağlardı(buna Kistinıg lehçesinde baril denirdi) Akrabaları ve arkadaşları da ağlardı. Muhtemelen eski zamanlarda da gelin ana babasının evinden temelli ayrılmadan önce dans edip ağlardı.
Sayfa 147 - Aras yay.Kitabı okudu
Bu ayrılığa derin bir esef damgasını vurmuştu, onun için daha da dokunaklıydı. Kırk beş gün boyunca onları şefkatli bir anne gibi korumuş, bağrına basıp gözetmiş kutsal dağlarından ayrılmak zorundaydılar. Bütün güçlüklere, direnmenin tüm bicimleriyle, hep birlikte gögüs germişlerdi. Korku ve yoksunluk anlarını birlikte yaşamış, acısını birlikte çekmişlerdi, fakat umutsuzluğun zalim pençelerine asla teslim olmamışlardı. Ve şimdi, bütün kötülüklerin en kötüsü olarak, gözleri yaşlarla dolu, hıçkırıklara boğularak meşru kartal yuvalarını terk etmek zorunda bırakılıyorlardı.
Sayfa 87 - Aras yay.Kitabı okudu
Evine, köyüne, dağlarına, vadilerine, elleriyle yarattığı bahçelerine asırlardır bağlı olan bir halktan söz ediyoruz. Onlar için her kaya, her köşe, her vadi, her ağaç bir anıyı temsil eder ve kardeşten farksızdır. Bu halk yaşamak için haram yememiş, toprağın her zerresine terini akıtmıştır. İşte bu halk, bütün bunları bir anda terk etmek ve belki de geri dönmemek üzere bilinmeyen ufuklara doğru uzaklaşmak zorunda kalmıştır.
Sayfa 87 - Aras yay.Kitabı okudu
Reklam
Her ayrılık bir parça ölümdür, der halk bilgeliği. Ayrıldığımız insan ve yer ne kadar çok seviliyorsa, ölüm acısı da o kadar derin olur.
Sayfa 87 - Aras yay.Kitabı okudu
Tekrarı olmayan anlar vardır, taşıdıkları önem nedeniyle, içerdikleri anlam nedeniyle, bir insanın kaleminin tarif edemeyeceği alabildiğine muhteşem anlar. O anları yaşamak gerekir, o biricik ve yüce ana gömülünceye, o anla kaynaşıncaya dek ruhun gözleriyle görerek kendinden geçmek gerekir.
Sayfa 78 - Aras yay.Kitabı okudu
Gecenin hiçbir anı şafak öncesi kadar karanlık olmaz. Beş bin Musa Dağlı bu izlenimin ne kadar gerçek olduğunu gayet iyi öğrendiler.
Sayfa 77 - Aras yay.Kitabı okudu
İnsan hayatının en belirleyici anlarında yolunu şaşırmış adımlara rehberlik eden bir içgüdü vardır. Ve bu içgüdü asla yanılmaz.
Sayfa 66 - Aras yay.Kitabı okudu
Reklam
Bilinmeze doğru gidiyorlardı; artlarında ocaklarını, yıllar, yüzyıllar boyu yaşamış oldukları yuvalarinı; kanları ve terleriyle sulayıp yetiştirdikleri, hafizalarının bin bir bağıyla bağli oldukları, kutsal kabul ettikleri tarlalarını, bahçelerini bırakmışlardı. İşte bütün bunları terk etmeye mecbur edilirken ruhlari ağırlaşmıştı. Bir ölümün verdiği acıyla, toprağı, hayatı seven insanın kederiyle çıkıyorlardı dağa, fakat aynı zamanda onurlarina leke sürmemek, kölelik boyunduruğundan ruhlarını kurtarmak için böylesine büyük bir fedakarlik yapmaları gerektiğini de biliyorlardı; sonu ölüm olabilirdi fakat en azından sevgili dağlarının doruklarında, başları dik, ellerinde silahlarıyla ölürlerdi.
Sayfa 37 - Aras yay.Kitabı okudu
köylüler Musa Dağ'ın yamaçlarından yukari çıkmaya başladı. Yaşlılar ve çocuklar, genç kızlar ve delikanlılar, karıncalar gibi art arda dizilmiş, yüklerinin altinda iki büklüm, dağın yolunu tuttular. Güçlü duygular uyandıran bir görüntüydü. Ağır olan sırtlarındaki denkler değildi, ağırlık yapan daha ziyade ruhlarıydi.
Sayfa 36 - Aras yay.Kitabı okudu