"Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, birşeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim." Başlangıca bayıldım!
Onca kalabalığın içinde insanın durmadan kendisiyle konuşması bu kadar güzel aktarılabilirdi. Kendimizle konuşurken doğal oluruz neysek oyuzdur, süslü kelimelere gerek duymayız içimizden ne geçiyorsa olduğu gibi önümüzdedir mesela rahatça küfredebiliriz . Kitapta da aynen bu doğallığı görüyoruz çünkü durmadan kendisiyle konuşan bir anlatıcı var karşımızda. Kitap bitiyor ve 5 dakika düşünüyorum noldu yani şimdi?
Kitap yer yer tebessüm ettiriyor derken içinde yalnızlığı belki de çaresizliği görüyorsunuz. Bunları kimi zaman türkü sözleri, şarkı sözleri ve film replikleriyle veriyor.
Kitaptan bir alıntı yaparak sözlerimi bitiriyorum.
"Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?" dedi.
"Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki.Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı."
"Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku," dedim.Tırsmaya başlamıştım.Haklı olabilirdi.
"Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku," dedi, arkasını dönüp gitti.
Bir çocuğun babasının terk edişinden sonraki yaşamını anlatan bir roman olmakla beraber kilit noktasında doğu ve batının iki temel efsanesini barındırır. Sahi bu efsaneler anlatılınca yaşanmak zorunda mıdır?30 sene nasıl susar bir insan?
Hüzün böyle güzel anlatılabilir mi?
Hüznün en tatlı haliydi belki de bir babanın boynunun ucuz sabun ve bisküvi kokması.
1887'de eseri ilk olarak yayınladığı zaman gerçeği acımasız ve şaşırtıcı derecede yabanıl bir şekilde ortaya koyduğu için büyük tepkiyle karşılaşmış olan bu eser daha sonra defalarca basılarak,başyapıtlarından biri olmuş.
Adından da anlaşılacağı üzere Kitapta toprak konu ele alınıyor. 19.yüzyılda fransa köylülerinin yaşantısı anlatılıyor.
Kitabı elime ilk aldığımdaki izlenimlerimle okudugumdaki izlenimlerim çok farklıydı,açıkçası böyle bir kitap beklemiyordum. Kitap 2 ciltlik ve ikisini de okudum bazı yerlerinde gülümsedim fakat genel olarak kendime çok yabancı bulduğumu söyleyebilirim.
İnsan ilişkileri,insanların birbirlerine olan tutumları, cinselliğin bu kadar ortada oluşu,toprak hırsının bu denli insanlar üzerinde etkili oluşu... Kısacası toprağın efendisi değil de kölesi olmuş bir toplum.
Sosyolojik açıdan bir çok şey görebileceğiniz bu kitabı okumanızı isterim.
Toprak 2. CiltEmile Zola · İlya Yayınları · 2011168 okunma