Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özgürlük azaldığı ölçüde, yeni özgürlük adıyla bir kavram gevezeliği yapılmaktadır. Bu kavram Avrupa'nın şimdiye kadar özgürlükten anladığının tam karşıtını içerir... Avrupa'da bu kadar propagandası yapılan kavram, aslında çoğunluğun, bireye karşı sahip olduğu haktan başka bir şey ifade etmemektedir. Böyle bir özgürlük anlayışı, en az totaliter politikacıların telâffuz ettikleri özgürlük kadar yanıltıcıdır. Bize sundukları 'kolektif özgürlük', toplum üyelerinin özgürlüğü değildir, toplumu istediği gibi değiştirebilmesi için plânlamacılara tanınmış bir özgürlüktür. Sonunda iktidar ile özgürlüğün karıştırıldığı bir noktaya gelinmiştir. Kavramın anlamının bozulma süreci Alman filozoflarınca başlatılmışsa da sosyalist teorisyenlerin bu konudaki katkıları az değildir. Özgürlük kavramı, totaliter propaganda aracı olarak kullanılmak amacıyla mânâsı tamamen zıddına dönüştürülmüş tek kavram değildir. Aynı şeyin adâlet, hak ve eşitlik gibi kavramların da başına geldiğini daha önce görmüştük. Bu liste, genel kullanıma sâhip tüm moral ve siyasal terimleri içine alacak kadar genişletilebilir.
Bütün mallarımızı ve gelirimizi serbestçe kullanabildiğimiz müddetçe, İktisadî bir kayıp bizi ancak, tatmine muktedir olduğumuz arzular içinde en az ehemmiyet verdiğimiz hangisi ise, o arzunun tatmininden mahrum edecektir..
Reklam
Bir toplumda, büyük bir çoğunluk, bağımsız olarak düşünebilmek kapasitesine sâhip olmadığı için, pek çok konuda hazır mamul olarak buldukları görüşleri aynen benimseme eğiliminde olduğu gibi, yeni bir inançlar sistemine kazandırılmaktan da memnun olabilir. Bu yüzdendir ki düşünce özgürlüğü, sâdece küçük bir azınlık için doğrudan doğruya bir anlam ifade edebilir. Ancak bu, halkın ne düşünmesi veya neye inanması gerektiğini belirleme hakkına sâdece bir grubun sâhip olması gerektiğini göstermez. Herhangi bir sistemde, halkın çoğunluğunun bir kimsenin liderliğini kabûl etmesi nedeniyle geri kalanların da bu lideri gözü kapalı izlemesi gerektiği görüşü sağlıksız bir düşüncedir. Herkes için aynıoranda bağımsız düşünme imkânım ifade etmediği için, düşünce özgürlüğünün değerini düşürmeye çalışmak, o değeri yaratan nedenleri tümüyle gözden kaçırmak demektir. Entelektüel özgürlüğün, gelişmenin temel muharriki olarak işlevini yerine getirebilmesi için herkesin düşünebilmesi veya bir şeyler yapabilmesi yeterli değildir, fikirlerin de özgürce tartışılabilmesi gerekir. Farklı düşünen muhalif ortadan kaldırılmadığı sürece, çağdaş insanları yönlendiren fikirleri sorgulayan, ileri sürülen argümanlarla propagandanın sonuçlarını test edecek insanlar dâima var olacaktır.
 Şimdi artık ikinci bir aşamaya gelinmiştir. Potansiyel diktatör için, kendine özgü sağlam düşünce sistemi gelişmediği için kulağına düzenli aralıklarla ve şiddetle tekrarlandığında, hazır mamul değerleri aynen almaya amade, uysal ve saf insan yığınlarının desteğini kazanmak, artık sorun olmaktan çıkmıştır. Desteği kazanılacak olan bir grup, fikirleri yeterli netliğe ulaşamadığı için kolaylıkla yeniden ve istenilen doğrultuda şekillendirilecek, heyecan ve tutkuları da zaten yeterince ka-bartıldığından totaliter partinin saflarına katılarak onu kısa zamanda genişletmeye başlayacaktır.
Kuşkusuz, şiddetli yoksulluk dönemlerine karşı güvenlik önlemleri almak ve sağlıklı biçimde yönlendirilmemiş gayretlerin sonucunda yaşanılan düş kırıklıklarının nedenlerini azaltmak, politikanın temel hedeflerinden biridir.
Tek işverenin devlet olduğu bir ülkede muhalefetin anlamı, yavaş yavaş ölüme mahkûmiyettir. Çalışmayana ekmek yok diyen eski prensibin yerini artık, boyun eğmeyene ekmek yok prensibi almıştır. L. Troçki, 1937
Reklam
Ekseriya, hayat, sıhhat, güzellik, fazilet, şeref veya zihnî muvazene ancak büyük maddî fedakârlıklar pahasına korunabilir. Keza şunu da kabûl etmeye mecburuz ki, bu ana kıymetleri her türlü tehlike ve tecavüzden korumak için gerekli fedakârlığı yapmaya her zaman hazır değilizdir. Bir tek misal gösterelim: Otomobil kazalarının sayısını kolayca sıfıra indirebiliriz, fakat bunun için gerekli fedakârlığı yapmak, meselâ -başka çare bulamazsak- otomobilleri tamamıyla ortadan kaldırmaya razı olmak şartıyla. Her gün, daha binlerce başka şekillerde, -sırf biraz da istihfafla maddî konfor adını verdiğimiz şeyi genişletmek için- kendimizin ve hemcinslerimizin, hayatımızı, sıhhatimizi, bütün manevî kıymetleri tehlikeye mâruz bıraktığımız muhakkaktır. Bunun başka türlü olmasına da imkân yoktur. Çünkü çeşitli gayelerimizin tahakkuku için aynı vasıtalara ihtiyacımız vardır ve bu gayeler birbirleriyle çarpışırlar. Böyle olmasaydı, şüphesiz, münhasıran bu yüksek ve mutlak kıymetlerin peşinden koşardık.
Hürriyet, daha yüksek bir siyasî gayeye varmak için bir vasıta değildir. Hürriyetin kendisi en yüksek siyasî gayedir. Hürriyete, iyi bir amme idaresine sâhip olmak için değil, cemiyet hayatının ve hususî hayatın en yüce gayeleri peşinde koşarken emniyet içinde bulunabilmek için ihtiyacımız vardır.
Planlı İktisat ve Kanun Hakimiyeti Prensibi
Bir memleketin hür olduğunu gösteren ve onu keyfî surette idare edilen memleketlerden ayıran en emin kıstas, ‘Kanun Hâkimiyeti’ kaidesi diye anılan büyük prensiplere hürmet edilmesidir.
Liberalizm prensiplerinde, liberalizmin değişmez bir dogma hâline gelmesini icap ettirecek bir cihet yoktur; liberalizmin bir defaya mahsus olmak üzere tespit edilmiş sâbit kaideleri mevcut değildir.
Reklam
Pek az keşif fikirlerin şeceresini teşhir eden keşiflerden daha irkiticidir. Lord Acton
Bir memleketin hür olduğunu gösteren ve onu keyfî surette idare edilen memleketlerden ayıran en emin kıstas, 'Kanun Hâkimiyeti' kaidesi diye anılan büyük prensiplere hürmet edilmesidir. Teknik teferruat bir tarafa bırakılırsa, bunun ifade ettiği mânâ şudur: hükumet, bütün faaliyet ve hareketlerinde, sâbit ve önceden ilân edilmiş birtakım kaidelerle bağlıdır; öyle kaideler ki, icra kuvvetinin, belli durumlarda belli bir şekilde hareket edeceğini önceden kesin olarak görmek imkânım temin ederler. Böylece, herkesin; hattı hareketini ona göre ayarlaması kabil olur.* İdare ajanları gibi kanun koyucular da hataya düşebileceklerine göre, bu ideâlin tam olarak gerçekleşmesine imkân yoktur. Bununla beraber, zorlayıcı kuvvet kullanmak hususunda icra organlarına bırakılan takdir salâhiyetinin asgarî hadde indirilmesi lâzım geldiği aşikârdır. Kanunlar, vatandaşların gayelerini tahakkuk ettirebilmek için kullanabilecekleri vasıtaları tahdit etmek suretiyle, ferdî hürriyeti bir dereceye kadar sınırlandırırlar. Fakat, diğer taraftan, hukuk hâkimiyeti rejimine tâbi olan bir hükumet anî tedbirlerle ferdî gayret ve faaliyetlere sed çekmek imkânından mahrumdur. Oyunun kaideleri bu suretle önceden belli olunca, fert, bu kaideler dâiresinde, serbestçe kendi gayelerini tâkip eder. Bilir ki, hükumet iktidarı, şahsî gayretlerinin semerelerini ulu orta elinden almak yolunda kullanılmayacaktır.
Geri125
387 öğeden 376 ile 387 arasındakiler gösteriliyor.