"Seni bekliyorum Basil," dedi genç adam duygusuz, katı bir ifadeyle.
Ressam ona döndü. " Söyleyeceğim şu," diye bağırdı. "Aleyhinde yapılan bu korkunç suçlamalar için bana bir açıklamada bulunmalısın. Bana her şeyin külliyen yalan olduğunu söyle, sana inanayım. İnkâr et Dorian, inkâr et! Neler çektiğimi görmüyor musun? Tanrım! Ne olur bana kötü kalpli, ahlaksız, rezil bir insan olduğunu söyleme."
Dorian gülümsedi. Dudakları küçümser bir ifadeyle bükülmüştü. Sakince, "Yukarı gel Basil," dedi. "Günü gününe hayatımı yazdığım bir günlüğüm var, yazıldığı odadan dışarı çıkarmıyorum. Benimle gelirsen sana göstereceğim."
"Madem istiyorsun, seninle geleceğim Dorian. Zaten treni kaçırmışım. Önemli değil, yarın da gidebilim. Fakat lütfen bu gece bana bir şey okutma. Tek istediğim soruma açık ve net bir cevap almak."
"O cevabı yukarıda alacaksın. Burada veremem. Uzun uzadıya bir şey okuman da gerekmeyecek."
Etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı?
Dibinde bir ejderhanın yaşadığı yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak,muhakkak ki,dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretinini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.