"İnsanın kaybedecek bir şeyi olmayınca, yaşam o kadar güç değildir."
"Ne demek istiyorsun?"
"Hiç. Bir zamanlar öylesine büyük görünen engellerin, şimdi ne kadar küçük olduklarını düşünüyordum."
"Toplum olarak, sessiz bir sözleşmeyle susma kararı alınmış, yaşananlar genç kuşaklara aktarılmamıştı. Bu iyi miydi, kötü müydü bilemiyorum. Hiç kimseye düşman olmadan yetiştirilmiştik. Bu işin iyi tarafıydı ama bir de geçmişimiz konusundaki korkunç cehaletimiz vardı."
"Her türlü ayrımcılığı yapan insanlar, konferansta bu güzel sözleri alkışlamakta sakınca görmüyorlardı. Biraz sonra olağan hayatlarına geri döndüklerinde, gene "insana insan olarak bakmayacaklar", her türlü ayrımcılık ve nefreti körükleyeceklerdi. Neden böyle davrandıklarını açıklamak için sık sık "ama" diyeceklerdi. "Doğru ama" diye söze başlayıp, lafta savundukları ilkelere aykırı bütün davranışlarına mazeretler uyduracaklardı."
"Vıcık vıcık yüzeysellik yayan şu "kişisel gelişim" kitaplarının bağırıp durduğu “İstersen yaparsın!" sözü tam bir kandırmacaydı. İnsan ancak yapabileceğini isterdi. "İstemek" kavramı, "dilemek"ten ve "hayallere dalmak"tan farklı bir şeydi. Bedelini göze almakla, gereğini yapmakla ilgili bir şeydi."
"Dünyaya sadece, şimdi bu işten nasıl bir çıkar sağlarım diye bakıyordu. Zeki değildi ama benzerlerinin çoğu gibi kurnazdı. Galiba zeka ile kurnazlık ters orantılı. Biri azalırsa öbürü artıyor."