0. Gün: Kapağı açsam mı? Açmasam mı? Bu yürek var mı bende? Ya hiçbir şey anlamazsam?!
1. Gün: Hmm, ne diyordu...Bir dakika, bir dakika! Niye acele ediyorsun evladım? Yavaş yavaş. Bir saniye, cümlenin başına döneyim. Golo, kapı tokmağı, omurgasız bedeni...bu adam bakmıyor adeta görüyor! Ufff, neler oluyor!!! (Dizlerimi dövüyorum.) Yok, anlayamıyorum olmayacak.
2. Gün: Saat daha sabah 7, bilgiyarımı açıp çalışmaya başlamam lazım. Bak, başucumdan bana bakıyor. Kandıramazsın beni, akşam okuyacağım seni...Bir iki sayfa okusam mı şimdi? Nedir beni sana çeken? Hem anlamıyorum diyorum hem niye sana bağlanıyorum?
3. Gün: Kapak açıkken anlayamadığımı düşünüp, kapattığımda niye senin odanın içindeyim, yatağında oturuyorum ve neden içtiğin çayın sıcaklığını hissediyorum?
Teşekkür ederim Proust, yanıma gelip o kapağı aç dediğin için. Hayran kaldım; zekana, sadece bakmayıp görüşüne, kokulara dokunuşuna, sesleri koklayışına.
Bir şeye daha teşekkür ederim, sayende asla Alzheimer olmayacağım. Puzzle cümlelerin tıbbi literatürde yer alıp tedavi niyetine okutulmalı. Çok kişinin hayatını kurtarırsın.