Uzun bir Nuri Bilge Ceylan filminden sonra kalın bir kitap okumuşcasına durup düşünmek. Film deki gibi mi hayat? Acaba bir senaryonun yaşanmışlıkları temsil etmesi, bir hayal ürünü de olabilir. Hayatın içindeki gurur, aşk, vicdan, tecrübeler bizler bununla mı var olduk hayat 'geçmişi doyasıya özlemek mi tecrübeler yığını mı?' yarın ölmek gibi ihtimal varken. Kalıplara, düzenlere alışmak mı? Anlık bir aşkı yaşamak mı sonucu hiç düşünmeden? Uzun süre sevince mi her şey çözülüyor? Bir araya getirmek ya da bir araya gelmesi mümkün değil mi? Bir taraf sürekli tamam diğerinin devam demesiyle mi? Her şey şiir gibi cümlelerle romantik olarak mı dile getirilmeli ? Kötüyü kötüyle kıyaslayıp iyiyi iyiyle mi kıyaslamalıyız biz neyiz ki? Sonu olan birer canlı mutlak sonsuz olana inanan peki inanmayan olsak, değerleri yargıları asla düşünmesek ahlak vicdan olmasa krallar gibi mi yaşardık... sıradan, alışılmış, özetlenebilen, basit bir hayat aslında en iyisi olamaz mı? Rastgele yaşamak değerli mi?... Belki de duyguları, düşünceleri uzakta tutup basit olanı yaşamak kolaya kaçmak olmamalı zor olanın sonu belli değil. En güzeli kafanda kurduklarını yaşatmak kendinden uzakta.