“Olayları Tam Görmek”
“Vaktin birinde padişahın biri bir rüya görmüş. Rüyada denizin dibinde geziniyormuş. Uzakta dev bir karaltı fark etmiş. Karaltı ona seslenmiş; “Yaklaş ve beni gör. Benim mahiyetimi kavrarsan saadetin en büyüğüne ulaşacaksın.” Padişah tam yaklaşmaya karar vermiş ki o anda uyanmış. Uyanınca meraka kapılmış. Acaba gerçekten denizin dibinde böyle
Film alıntıları:Spellbound (Öldüren Hatıralar, 1945)
İyi filmlerin zamana meydan okumak konusunda en az edebiyat kadar, hatta daha fazla yeteneği olduğunu hep düşünmüşümdür. Hitchcock'un Spellbound'u da bu gerçeği yeniden önüme koydu. Hitchcock bu filmde Freud'un Psikanalizi ile bir cinayet vakasının çözümlenişini kendine özgü çekim üslubuyla sunuyor bize. 'Düşlerin yorumu' ile ilgili bölümde
Reklam
Pinhan satırlarım
Sevgi..sevmek.. yaşamak hissederek her şeyi.. İşte budur hissetmek gerçeği. Oysa yavaş yavaş yok olmakta, yüreklerde duygu evi.. Yok artık dokunan bir kelime, sıcak bir tebessüm izi.. Sadece kendine gölge her insanın bedeni.. Duygusuz ve amaçsız, adım adım giderken bilinmeyen zamana, günden güne daha da zorlaşıyor hissedebilmek oysa.. Zor olan duygusuz olmak değil, yaşayabilmek hislerinle yalnızca..
Naifî ⸙
Naifî ⸙
Başkaları kurmadı diğerlerinin kurallarını.Gerçek bildiklerini doğru budur diye anlattılar.Oysa onların gerçeği bizim yalanımız bile değildi.MMT (KILIÇ)
FAULKNER'IN "SES VE ÖFKE"SİNİ NASIL OKUMALIYIZ ? Uyarı :Kitapla ilgili bütün sürpriz bozucu bilgileri içerir. William Faulkner'in “Ses ve Öfke” adlı eseri, şimdiye kadar yazılmış en büyük Güney romanı olabilir. Modernist bir romanda ırk konusunun en şiddetli işlenmiş hali de olabilir. Aynı zamanda şimdiye kadar yaratılan en büyük
Modernist düşünce biçimi ise esinlendiği Batı Medeniyeti gibi yataydan bakar hadiseye[iv]. Bu bakış açısı, mutlak “HAK”kın, “GÜZEL”in, “DOĞRU”nun tespit edilebileceğini ve tespit edilen düzeyde herkesçe kabul edilip, uygulanabileceğini kabul eder. Aynı olayı farklı değerlendirenleri dinlediğinde, sadece bir tanesinin doğru söylediğini ya da hepsinin yanlış söylediğini (gerçeğe ulaşamadığını) düşünür. Kendilerinin açıkça gördüğü “gerçeği” (Hakkı) kendilerinin gördüğü gibi görmeyenleri “cehalet ya da kötü niyetle” suçlar. Cehalet eğitimle (baskı ve şiddet ile eğmekle, zorla yön vermekle) aşılabilir. Kötü niyet ise dışlanmalı (tekfir) veya cezalandırılmalıdır. Bu anlamda Modernist düşünce kendi düşünce biçimini mutlaklaştırıp Allah’ının fikri ile aynileştirir. Anlam katmanları kalkar, herkes tek boyuta zorlanır. Artık insan Hak’kın katındadır. HAK makamından konuşmakta, HAK adına seslenmektedir. (Batı Medeniyeti) Bulunduğu yeri “HAK” makamı gören anlayış diğerlerini HAK’ka dolayısı ile kendine uydurmayı “görev” addeder. Allah’ın sesi ile kendi sesi birleştiği için onun fikrine karşı gelen Allah’a karşı gelmiş, onu red eden Allah’ı red etmiş olur. Basitçe formüle edildiğinde “Benim ilmim buna yetti. Doğrusunu Allah bilir.” in yerine “Allah/Kur’an böyle diyor.” Mantığı ikame edilir. Gelenekselcilerin cahiliye dediği düşünce biçimi tam da budur. Ahmet H.Çakıcı
Reklam
542 öğeden 491 ile 500 arasındakiler gösteriliyor.