Ulrich Gregor cevaplıyor...
Günümüz edebiyatı, zaman zaman sinemasal kesimlerden çok yararlanan bir sanat dalı. Sinemadan da yazınsal nitelikler bekleniyor. İki sanat dalını nasıl karşılaştırırsınız? Geleceğin edebiyatı sinema mıdır? Ya da sinema, edebiyat düzeyine erişebilir mi?
Her sanat dalının kendi kaynakları vardır. Tabii birbirinden yararlanabilirler. Önemli sinema yapıtlarının özgün öyküleri olur. Sinemada önemli olan senaryonun film için yazılmasıdır da. Gerçi Straub gibi edebiyatı deneme biçiminde filme çekmiş yönetmenler de vardır, ama bu ve edebiyat uyarlamaları, filmsel gelişmenin yan dalları, öğeleridir. Film, yeni bir sanatsal biçimdir. Hiç kuşkusuz, edebiyat gibi kendi kaynaklarından doğan bir sanat dalı.
Sovyetler Birliği'nin devrim sonrası dönemini, sinema sanatı, edebiyattan daha güçlü yansıtmıştır kanımca. Ayzenştayn, Pudovkin'in yapıtları... İkinci Dünya Savaşı sonrası Kalyasını De Sica, Rossellini ve Visconti, yeni gerçekçilik akımıyla gene edebiyattan daha etkin biçimde yansıtmıştır.
Film, bir endüstri dalıdır. Pazar, yapım, işletme gibi koşullara bağlıdır. Bu nedenle, bir yazarın kâğıt ve kalemle köşesine çekilip derinlemesine ve dilediğince yazması gibi bireysel bir çalışma filmde olmadığından, yönetmen, yazarın sahip olduğu özgürlüğe sahip değildir. Film, toplu çalışma gerektiren bir aygıttır. Ama sanat dalı olarak özgünlüğü kanıtlanmış bir biçimdir. Sinema, kendi gelişmesini gene kendi yollarıyla aramalı, kendi içinden çıkarmalıdır, edebiyat ve diğer sanat dallarından değil.