Feyzi Tuna’nın 1985 yapımı Kuyucaklı Yusuf filmi, taşra dramını bir kaş çatması ve iç çekişle özetleme sanatının ustalık eseridir. Talat Bulut’un Yusuf rolündeki performansı, adeta “az sözle çok susan adam” arketipine referans niteliğindedir.
Muazzez rolünde Derya Arbaş, dönemin sinema anlayışı içinde hem modern hem mazlum olmayı başarırken, kasaba halkı ise yine kolektif bir kötülük timsali olarak görevini başarıyla ifa eder. Gerçekçilik o denli üst düzeydedir ki, izlerken “Bu insanlar hâlâ aramızda mı?” diye içimiz ürperir.
Filmin temposu yavaş ama atmosferi yoğun; öyle ki bir Yusuf bakışıyla üç sayfa roman çözümlemesi yapabilirsiniz. Filmin müzikleri ise “romantik melankoli” türünde bir açık hava konserine dönüşürken, bazı sahneler “Türkiye’de dram çekmek isteyen yönetmenler için zorunlu hizmet alanı” gibidir.
Film, edebiyatın sinemaya dönüşürken neleri kaybettiğini ama hangi duyguları da kurtarabildiğini gösteren hüzünlü bir başarı örneği. Kısacası: Kuyucaklı Yusuf, hem duvar gibi susar hem de duvar kadar anlam yükler.