Bir Nâzım Hikmet geçti ki bu dünyadan. Kıymetini bilemedik. Bildik belki ama çok geçti. Hâlâ sorgulayıp duruyoruz. "Yok onu aldattı, yok saatinin kayışında başka bir şey yazıyordu" falan filan. Yahu ne önemi var? Yazdıklarına bakalım.
"Seviyorum seni / Yaşıyoruz çok şükür der gibi"
Muhteşem değil mi? Kim söyleyebiliyor sevdiğine böyle bir şey? Söylemeli bence. Söyleyebilmeli.
Sen geçip gittin bu dünyadan sevgili Nâzım , bize de ne güzel dizeler bıraktın. Adın çok yaşasın!
SEVİYORUM SENİ
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
NAZIM HİKMET
instagram.com/p/Bd9ZPqPjHXu
Buradan bir nice acıyla, özlemle gittin,
sonra yalvardın yakardın amma
eline düşmüştün bir kere kaderin,
ne fayda sevgili, ne fayda.
Her yanda çareler aradın kendine,
olmadık şeyler yaptın her yanda.
Bulamadın bir çare, sonunda gittin,
Günaydın. Bazıları susarak konuşur. Söylediği sözcükler içine içine akar. Akar akmasına da bizim işitmeye niyetimiz yoktur. Sükûnetin bu hâli çıldırtır insanı, -belki de bu yüzden- anlamayız. Güray Süngü, "Düş Kesiği"nde şöyle der: "İnsan içe doğru konuşur, dışa doğru susar halbuki." Bazen, kulağımızla değil yüreğimizle
Bir daha üzersem senı,
Param parça yaparım bu sarı çiçekleri.
Dinle benı şimdi sevgili;
Çektin çıkardın benı karanlıklardan kör aydınlığa,
Sonra aldın başını gittin zamansiz bir anda.
Şimdi Ne aydınlık kafi ne karanlık bana sensiz ,
Habire vuran rüzgar da getirmez oldu zaten bana şal kokunu .
Şimdi sana uzak bir sevdadan en yakın acimla sesleniyorum
Bu kelımeler aldı attı benı başka semtin soğuk sahil sularına
Gelip bir görsen üstüm başım sırıl sıklam sen oldum.
Yanlış sokağa girmiş gibi baktı yola uzun uzun. Sonra geri dönmek geçti aklından. Nereye dönecekti, kime dönecekti bilmiyordu. Öylece durduğu kaldırımda sağından solundan geçen gölgeler nasıl da yabancıydı öyle. Üşüdü bir an bütün vücudu titredi, mevsim yazdı halbu ki.
Pişmanlık benliğini sarmadan uzayıp giden yolda istemeye istemeye adım atmaya
Mezartaşı Yontucusu
mezartaşı yontan bir adamın gözleri
miras pay edilirken uykusu gelen
bir çocuk gibi
bomboş bakar dünyaya.
der ki bu şenlikistanda
her şeyin varisi benim adım muamma