Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

g

g
@gokukya
...yekpâre, geniş bir ânın, parçalanmaz akışında*
144 okur puanı
Temmuz 2015 tarihinde katıldı
…kurtuluşum yalnız bana bağlıydı.
Sayfa 30
Reklam
g
Bir kitabı okumaya başladı
Ayrı Yol
Ayrı YolAndré Gide
7.1/10 · 733 okunma
Pek canlı olan her duyarlılık, öyle sanıyorum ki, bünyenin güçlü ya da zayıf oluşuna göre, haz ya da rahatsızlık sebebi olabilir.
Sayfa 33

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
128 syf.
·
Puan vermedi
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai
7.3/10 · 33,3bin okunma
Artık ne mutlu ne de mutsuzum. Her şey geçip gidiyor. Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde “insan” dünyasında tek gerçek şey bu, Her şey geçip gidiyor.
Sayfa 112
Reklam
Ne yaparsam yapayım bir insana derdimi doğrudan anlatamıyordum.
Sayfa 95
İnsan hayatı karşılıklı olarak kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerini incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu.
Sayfa 22
Gerçek korkak mutluluktan bile korkar. …Neşeden bile incinir.
Sayfa 52
“Suç. Suçun karş’ı ne acaba?…” “Yasa tabii ki.” … “Suç o değil, biliyorsun. Alakası yok.” “Ne o zaman? Tanrı mı? Sende ucundan bir hıristiyan rahip havası vardı, değil mi? Biraz iğrenç gerçekten.” “Bu kadar aceleci olma şimdi. Biraz daha düşünelim birlikte. İlginç bir problem, değil mi? Bence bu soruya vereceği cevaptan bir adamla ilgili her şeyi öğrenebilirsin.” “Saçmalama. Suçun karş’ı… erdem. Erdemli bir vatandaş. Yani benim gibi.” “Çok komikmiş. Neyse, erdem, kötülüğün karş’ı. Suçun karş’ı değil.” “Kötülükle suç farklı şeyler mi yani?” “Evet, farklı olduklarını düşünüyorum. Erdem ve kötülük dediğimiz şeyler insan ürünü. İnsanın keyfi olarak uydurdu ahlaki kavramlar.” “… O zaman kesinlikle, tanrıdır. Tanrı, tanrı. Ne olursa olsun, bir şey için tanrı cevabı verirsen hiç yaş tahtaya basmazsın…”
Sayfa 94
Ona göre ben hala, ölmeyi bile becerememiş utanmaz, aptal bir hayaletten, “yaşayan bir cesetten” başka bir şey değildim.
Sayfa 93
Reklam
Yine de, durum buysa, buna nasıl tahammül ediyorlar? Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışma devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı? Eğer öyleyse, sanırım katlanmak daha kolay olabilir. Merak ediyorum, insanların böyle olup olmadığını ve onları mutlu eden şeyin bu olup olmadığını merak ediyorum. Bilmiyorum işte… Acaba geceleri rahat uyuyorlar mı, sabah dinç uyanıyorlar mı? Nasıl rüyalar görüyorlar? Yolda yürürken ne düşünüyorlar? Para mı? Eminim tek mesele bu değildir.İnsanlar yemek için yaşıyor sözünü duymuş olsam da para için yaşadıklarına dair bir şey duyduğumu hatırlamıyorum. Hayır. Fakat özellikle söyleyecek olursam… Hayır, bunu da anlayamıyorum. Düşündükçe daha da anlayamaz hale geliyorum ve kendimi, yalnızca benim tamamen farklı olduğu şeklindeki korkunç, rahatsız edici düşüncenin saldırısına uğramış buluyorum. İnsanlarla genelde konuşmam bile. Neyi nasıl söylemem gerektiğini hiç bilmiyorum.
Sayfa 14 - İthaki
…çünkü gerçekten bilebildiğimiz tutkular, başkalarının tutkularıdır ancak; kendi tutkularımız hakkında bile bildiklerimizi ise başkalarından öğrenmişizdir. Tutkularımız bizi dolaylı yoldan, ilk dürtülerimizin yerine daha münasip başka dürtüler koyan hayal gücü aracılığıyla etkiler.
Sayfa 123
Gerçek bir insan, kendisiyle ne kadar derin bir yakınlık kursak da, büyük ölçüde duyularımız tarafından algılanır, yani saydam değildir, duyarlılığımıza taşıyamayacağı bir yük bindirir. Başına bir felaket geldiğinde, ona ilişkin kafamızda taşıdığımız bütünsel kavramın ancak küçük bir bölümü çerçevesinde duygulanabiliriz; dahası, o da kendisine
Sayfa 82
Romancının keşfi
Gerçek bir insan, kendisiyle ne kadar derin bir yakınlık kursak da, büyük ölçüde duyularımız tarafından algılanır, yani saydam değildir, duyarlılığımıza taşıyamayacağı bir yük bindirir. Başına bir felaket geldiğinde, ona ilişkin kafamızda taşıdığımız bütünsel kavramın ancak küçük bir bölümü çerçevesinde duygulanabiliriz; dahası, o da kendisine ilişkin bütünsel kavramının ancak bir bölümü çerçevesinde duygulanabilir. Romancının buluşu, ruhun nüfuz edemediği bölümlerin yerine eşit miktarda manevi, yani ruhumuzun özümleyebileceği unsur koymaktı.
Sayfa 82
Nesnelerde ruhumuzun onlara aksettirdiği, kendilerine değer kazandıran yansımayı bulmaya çalışırız.
Sayfa 84
618 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.