ardından ağlanacak ne varsa ömrümüzde
tekrar doğuşun sırrı gülümseyen bir yüzde
uykusuz geceleri içten kemiren hüzün
bin azabın çarkında gerilmiş ağaran gün
öpüşler, gözyaşları, vaitler ve hicranlar
o derin sükûtların aydınlattığı anlar
bir sonsuz uçurumda uyanmış gibi birden
sazlar sustuktan sonra duyulan nağmelerden
doldurur hiç durmadan uzattığı bu tası
gül, ey bir âna sığmış ebediyet rüyası!