Ey arkadaş! Demek, bu muvakkat memleket bir tarla hükmündedir. Bir tâlimgâhtır, bir pazardır. Elbette arkasında bir Mahkeme-i Kübrâ, bir saadet-i uzmâ gelecektir. Eğer bunu inkâr etsen; bütün zâbitlerdeki cüzdanları, defterleri, techizâtları, düsturları belki şu memleketteki bütün intizâmâtı, hattâ hükûmeti inkâr etmeğe mecbur olursun ve bütün vâki olan icraatın vücûdunu tekzib etmek lâzımgelir. O vakit sana, insân ve zîşuur denilmez. Sofestâîlerden daha akılsız olursun.
Sakın zannetme; tebdil-i memleket delilleri bu “Oniki Sûret”e münhasırdır. Belki had ve hesaba gelmez emâreler, deliller var ki: Şu kararsız mütegayyir memleket; zevalsiz, müstekar bir memlekete tahvîl edilecektir. Hem had ve hesaba gelmez işâretler, alâmetler var ki: Bu ahali, şu muvakkat misafirhanelerden alınacak, saltanatın makarr-ı daimîsine gönderilecek.
Bâhusus, gel sana “Oniki Sûret” kuvvetinden daha kuvvetli bir bürhân daha göstereceğim.