Gönderi

Yeni bir islâmî gücün doğuşu şaşkınlıkla izlenmekteydi: Osmanlı İmparatorluğu'nun 1389 Kosova Savaşı'ndan sonra Güneydoğu Avrupa'ya hızlı yayılması iyi şeylerin habercisi değildi. Almanlardaki Şark imajının oluşmasında Niğbolu Muharebesi, özellikle de Schiltberger isimli bir askerin 1396'da Osmanlılara esir düşmesi ve yaşadıklarını daha sonra kaleme alması ayrı bir öneme haizdir. Osmanlıların Mısır, Suriye ve Arabistan Yarımadası'ndaki başarılarına Avrupa'da da topraklar eklemesi 16. yüzyılın başlarında Türk tehlikesini tüm boyutlarıyla gözler önüne sermekteydi. Luther, Rab, bizi kendine sadık kıl, Papa ve Türklere ölümü nasip eyle... şeklinde dua etmekteydi. Ve iki Viyana kuşatması arasındaki zaman dilimi, yani 1529 ile 1683 yılları arası dönem, Türk karşıtı literatürle dolup taşıyordu. Burada İslam'la ilgili kavramlar karışık bir şekilde kullanılmakta, Muhammed karşımıza bazen küfrün kendisinden sakınılmadığı Allah olarak çıkarılmaktaydı. Viyana kuşatması sırasında Hans Sachs şunları yazıyordu: Bizi her daim şefkatle koru bu Hıristiyan düşmanından, Türkten, kana susamış köpekten, doymak bilmez gırtlağıyla krallığı yutmak ister. Tanrım onun öfkesini bizden uzak tut, ki o senin Hıristiyan mirasını, tümden yok etmesin tüm gazabını ona yönelt, tak onun burnuna bir çengel ellerinle halkından uzak tuttuğun Kral Sanherib gibi Türk şarkılarına damgasını vuran küfürlü ton, 16. ve 17. yüzyıllarda oldukça belirgindi ve Nürnberg'deki Endter yayınevi çok sayıda Türk karşıtı ürünü piyasaya sürmekle özellikle ön plana çıkıyordu.
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.