Yıl 1899, Osmanlı en zorlu dönemlerini yaşamaktadır. Avrupa en acımasız bir biçimde hasta adam olarak ilan ettiği o gün için İslâm’ın kalesi olan devleti zorlamakta, onu parçalayıp yutmanın yollarını aramaktadır. Avrupa, ellerindeki tüm imkânları kullanarak hasta adamı öldürmeye çalışırken her seferinde kaynağını anlayamadıkları bir sorun ile karşılaşmakta, oyunları ve planlarının kendiliğinden bozulduğunu gözlemlemektedirler. “Bu sefer, bu iş tamam, bitirmek üzereyiz!” dedikleri anda bazı şeyler kendiliğinden oluşmakta yine de hasta adam hayatiyetini devam ettirmektedir. İslâm toplumlarındaki bu görünmez gücün kaynağını bulan dönemin sömürgeler bakanı Gladstone elindeki Kur’ân’ı kaldırarak der ki: “Bu Kur’ân onların elinde olduğu müddetçe biz onlara tam manası ile hakîm olamayız. Ne yapıp edip, ya bu Kur’ân’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız veya Müslümanları ondan soğutmalıyız.”