Bir gün evde yalnızken ağır bir kalp krizi geçirmiş. Yerinden kal kıp hemen yardım bile isteyememiş. O zaman karar vermiş bura yagelmeye. Okumayı seven, özelliklefelsefe ve tasavvufa düşkün bi ri... Bu okumalar kurtardı beni diyor. O da buraya geldiğinde na
maz kılmayı bilmezmiş. Cemil Bey öğretmiş.
Cemil Bey’e gelince, hani demiştim ya, ağır ceza hâkimiymiş di
ye. Adamcağız odasında yalnız yatıyor Her gün yemekten sonra ya nına gitmeye başladım. Bizimkiler yemekten sonra bir saat kadar odalarına çekilip kestiriyorlar, işte ben de o arada Cemil Bey’in ya
nına gidiyorum. Sandalyeyi çekip oturuyorum yanına. Beni görün ce seviniyor. Evet, seviniyor. Beni görmek bu dünyada birini sevindi riyor. Ne kadar önemli benim için, siz bunu biliyorsunuz değil mi? Yıllardır insanlar beni görünce kaçacak delik arıyorlardı.
Oradan, buradan konuşuyoruz. Konuşkan bir adam Cemil Bey... Hep merak ediyorum, ceza vermek nasıl bir iş diye. "Ceza vermek insana göre bir iş değil,” diyor. Hele büyük cezaları vermek korkuturmuş hâkimleri. Versen bir türlü, vermesen bir türlü diyor, insanların bir kısmı, daha hâkim kesmeden kendi kesermiş cezası nı. Hâkim bunu mahkûmun gözüne bakınca anlarmış. En çok bu tiplere ceza vermek zor olurmuş, iyi ki ben hâkim filan olmamışım. Belki o zaman kötü cezalar verirdim insanlara. Şimdi olsa vermem
ama o zaman verirdim.