İnsanımızın yabancılaştığını söylemek, muhtevası açıklığa kavuşturulması gereken bir' soyutlamadır.
İnsanımızın "insani özüne" yabancılaştığını ifade etmek
istiyorsak, yabancılaşma kavramını felsefi anlamıyla kabul
ediyoruz demektir.
Felsefi anlamda yabancılaşmanın,
dünyevi düşünce planında bir vehim olduğunu ileriki
sayfalarda belirtmeye çalıştık. Yok eğer insanımız kendi
kültürüne yabancılaşmıştır diyorsak, hangi kültürün kendi
kültürümüz olduğunu tespit etmemiz gerekir.
Bununla tarihi birikimin uzantısı olan değerleri anlıyorsak, niçin
tarihi birikim tercihe değer bir bütün olsun? Cahiliye
dönemi Arap ve Türk kültürleri de bu toplulukların
"asl"ına ait vasıflar değil mi? İnsanımızın inançlarına
yabancılaştığını söyleyecek isek yanlış bir dil kullanıyoruz
demektir.
Çünkü bununla belki günahkarlığı, fasıklığı,
zalimliği, irtidadı ve gavurlaşmayı anlatmak istiyoruzdur.
Eğer böyleyse kelimeleri yerli yerinden kullanmak doğru
olur.
Mürteci veya putperest yerine yabancılaşmış insan
demenin faydası ne?
Ama yabancılaşma terimini ille de kullanmak
gerekiyorsa, felsefi anlamda Müslümanın meselesi,
yabancılaşma kavramının çok ötesinde bir "yabancılaşma" ile açıklanabilecektir.
Çağın meselelerine eğilirken getirilen yeni bakış açısı, yabancı bir zihni yapının uzantısı olacaktır.
Ancak bazı imkanlara sahip kafalardır ki genelgeçer doğruları aşıp, onlara ve insanın kendini gerçekleştirme vehmine yabancılaşıp Hakikat'in yönüne
yüzlerini çevirirler
Sayfa 115 - Oysa ben, Müslümanın yabancılaşmasını adeta özler gibiyim.Kitabı okudu