Gönderi

100 syf.
9/10 puan verdi
“Tekme yemiş köpek haysiyetsizliğiyle dehlizin köşesi dönülüp de 72. Koğuş’a gelindi mi, her şey unutulur.” (sf. 24) 72. Koğuş, Orhan Kemal’in kısacık romanı. Kısa dendiğine bakmayın. Zira uzun uzun düşündüren bir hikâye! Âdembabaların koğuşu, 72. Koğuş. Cezaevinin en pis, en yoksul yeri. İhanetin, alçaklığın, kumarın, dalkavukluğun döndüğü bir yer. Kaya Ali’ler, Berbat’lar, Beton Ahmet’ler… Ve daha niceleri. Bir de Kaptan Ahmet var bu âdemababaların arasında. O farklıdır diğerlerinden. “Ahmet Kaptan bunlardan değildi, olmamıştı da.”(sf. 24) diyor Orhan Kemal, Ahmet Kaptan için. Ve ekliyor: “Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı…” Peki, seviyor muydu yalnızlığı? Sevmek, sevilmek, sevgiye inanmak istemiyor muydu? Orhan Kemal’in, 1940 yılında Bursa Cezaevi’nde tanıştığı ve sanat yaşamında önemli dönüm noktalarından birisi olan Nazım’ın dizeleriyle son verelim sözlerimize; … pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek ben içeri düştüğüm sene. sonra vesikaya bindi, bizim burada, içerde, birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için. … Bir koğuşun karanlığında şahit oluyoruz Kaptan’ın yükselişine. Ve yeniden alçalışına! Buyurunuz!
72. Koğuş
72. KoğuşOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20205,6bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.