"Benim en iyi dostum gece ışıklarıdır. Ben buradan bakarım
bir sır gibi kapanan geceye. Susmayı ne kadar seviyorsam o
kadar severim ışıklara bakmayı. Tüm lambalarımı söndürür bir
sitem gibi otururum. Belki küçücük bir mum, arada bir.
Geceye yenilmemek için mi, geceyi çoğaltmak için mi, kim
bilir… Yalnızlığın simsiyah gözleriyle bakarım. Dünyada ne
kadar ayrılık varsa son sözlerini büyütür büyütürüm. Ey
karşılıksız içtenlik, her aşkın üzerinde oturduğu kaide sensin,
bilirim. Heykellere taş çıkartırım desem yeridir. Gün ışığının
önemli kıldığı ne varsa silinir gider. Yüksek sesle söylenenleri
de söylediklerimi de anımsamakta güçlük çekerim. Bunun
üstüne çok düşündüm. Susarak ya da koşarak yaşadıklarımız,
payını bizden geceleri alıyor sanırım. Kalabalığın yarattığı bir
sonuç ama ayrıntılar kalabalığı kaldırmıyor desem, bilmem ki
ne söylemiş olurum. Sonra neden sevinçler değil de acılar
gidip gidip geçmişten karşılık bulur kendine? Ve neden insan,
ne kadar acı geçerse geçsin, çocukluğunu okşar durur
yaşlandıkça? Geceyi seyrede seyrede öğrendim ki ışık insanın
içinde yanmıyorsa yüzüne vurmuyor."