KADAVRA
Bir gündü; yukarda gök, maviliğinde,
Aşağıda yer bolluk, kişi dirliğinde;
Doğanın insanla barıştığı bir gün.
Tam özgürdü kalbim, ne mutlu, ne üzgün.
Aylardan bir mayıs ayı mı, eylül mü,
Şu ilerdeki kırmızı, kan mı, gül mü ...
Birden, nasıl oldu, n'oldu anlatamam:
Toplumundan hızla ayrılan bir adam,
Bir ceset fırlarcasına bir kabirden
Koptu yeryüzünden. Ben'im o, ben ... birden
Ne eve sığar oldum sanki ne barka:
Bir iriimişim ki gökdelen baraka.
Daha kocamandım bir devden mutlaka;
Bir kolum garba uzanık, biri şarka,
Sanki masallık bir kuş; bir yeşil Anka
Gövdem! sanki bir su yürümüş bir arka,
Bir sel bu, ki dağdan taştan aka aka
Beni benden götürmede. Korka korka
Baktım boş gövdemin görüsüne, baka
Kaldım üç çizgimin yasıldığı ufka ...
Bir kadavra orda, yeri göğü örten
Bir kadavra, çırılçıplak, tamtakır: ben.
Oysa ki eksilen nesne yok olumda
Ne tartıda, ne sevide, ne ölümde.
Ama gör ki ben ben değilim, ben başka ...
Vah! uyup da güneşlerle dönen çarka
Yitiren yok mu özünü benden başka?
Böyle şey olur muymuş hiç, böyle şaka
Şu gövdemin bana ettiğine bak a:
Bir büyüdü, bir büyüdü düşe kalka.
indi, yeryüzü kişiye dar, gök yuka.
Öyle kocaman ki giyeceği hırka
Ne makas var onu biçmeye, ne culka.
Gör ki düşer düşmez bu delice aşka
Aynalar da uçup kaçar halka halka.
Oysa, toprak cömert yine, sular diri
Tanrımızın yüzü güleç, talih iyi.
Yeryüzü halkının bahtı yar bir günü,
Evrenle o binde bir olan düğünü,
Hayvanla, bitkiyle sarmaş dolaş bütün;
Bir donanma günü, bir şenlikti o gün,
Yıldızlar uçuş ur, dönenir güneşler ...
Ama, can? canım sulada gitti gider
Koyup ortada bu akçıl kadavrayı,
-Eyvah, eyvah!- yerlerden, göklerden ayrı.