Sanırım ilk defa bir kitabı bitirmeden inceleme yazıyorum. Bir kitap ancak bu kadar mı sıra dışı olabilir. Sizden bu kitabı okumadan bütün bildiklerinizi unutmanızı isteyeceğim. Okuyunca bana hak vereceksiniz. Bu kadar kesin konuşmam bu kitabın bir sanatoryumda yazılmasıyla alakalı olması değil elbette ama yazar 23 sene sanatoryumda tedavi görmüş ve ister istemez bu psikolojisini etkilemiş. Bunu bazı sözlerinde fazlaca hissettim. Kitabı okuduğum ilk yirmi otuz sayfa içinde ters yüz oldum diyebilirim.
Kitaba dönecek olursak kitapta belli bir olay örgüsü yok. Yani olay zinciri birbirine bağlı değil. Bana daha çok bilinç akışı tarzında yazıldığını izlenimi bıraktı. Romanda bir konu var bir baş karakter de var ismi Haydut ve bir de Wanda var. Genelde olgular bu iki karakterin üzerine oturtulmuş. Yazarın kitabı yazarken mikrogram denilen küçücük (okumak için büyüteç kullanmışlar) kendine has el yazılarıyla kağıt parçalarına yazılmış olması kitabı daha da ilgi çekici kılıyor.
Robert Walser kesinlikle nev-i şahsına münhasır bir edebiyat dahisi. Sözleri hayatınızda ciddi değişiklikler yaratabilir. Bu yüzden kitabı oldukça etkileyici buldum. Ve bildiğiniz her şeyi unutun dedim. Kitapta altını çizdiğim çok kelime var ancak hepsini alıntı olarak paylaşmadım. İşin zevkini kaçırmak istemedim. Kitabı okuyarak kendinizde bir çok altılı çizili noktalar oluşturabilirsiniz. Herkese ilginç ve vurucu gelen kelimeler farklıdır sonuçta. Son olarak yazarın kendine has felsefesi kitabı oldukça çekici kılıyor. Bu kitap her kütüphanede olmalı dedirtecek kadar hemde. Yalnız başta dediğim gibi akışkan bir konu beklemeyin. Her sayfası bir roman zaten. :)
Kitabı okuduktan sonra:
Ciddi anlamda ızdırap veren bir roman olduğunu söylemek sanırım hiç zor değil. Ancak aralara serpiştirilen hayat dersleri ve sözler bu romanı okumaya değer kılıyor. Son sözünde yardımıyla bazı şeyleri daha iyi anlamış olacağınız kaçınılmazdır. Kitapta sürekli bu konuya daha sonra değineceğiz vaatlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini okuyunca anlarsınız. :) Kitap sizde sanki içgüdülerin sıraya dizilmesiyle oluşturulmuş gibi bir his uyandırıyor. En azından benim için öyle olduğu kesindi. Felsefi derinliği çok fazla olan bu roman Musil, Joyce, Proust, Kafka severlerin ilgisini çekeceği şüphesizdir.
Son olarak sabırla okumayı sevenlere tavsiyemdir. Ben aslında çok sabırlı değilimdir ama bu kitabın içindeki o sıra dışı sözleri bulup çıkarmak için kitabı sonuna kadar okudum. Ama başkası bu sabrı gösterir mi onu bilemem :) İyi okumalar..