Türkiyemizin başta gelen toplumsal dertlerinden biri de, bürokratik yapıda, yani kamu görevlerinde bir işe «yetenekli eleman bulmak olmayıp, iş arayan veya işsiz kalan, ya da bulunduğu işi beğenmeyen kişiye, hatır, gönül, siyasal nüfuz, hattâ kimi zaman baskı kullanarak «herhangi bir iş bulmak» alışkanlığıdır. Osmanlı döneminde - bilindiği gibi - para ile satılan «mevki ve mansıp»lar şimdi bir tavsiye mektubu, bir telefon konuşması ile hatırlı kişilere, ya da arkası olanlara dağıtılmakta, «Bu adam, bu işin üstesinden gelebilir mi, görevde yararlı olabilir mi» noktasını kimse düşünmemektedir. Bence geri kalmışlığımızın en önemli nedenlerinden biri de budur..
Yeteneksiz kişiler iş başına geçtikçe, yetenekliler göze batar, kıskanılır, yeteneksizler onu kendi gelecekleri için bir tehlike olarak görmeye başlarlar ve bir gün, akla hayale gelmedik tezvir, tertip ve iftiralarla onun ayağını kaydırırlar. Kamu görevlerinde, hattâ siyasal kadrolarda (Séléction négative) yani, eski deyimle, «menfi istifa»>, yeni deyimle, olumsuz ayıklama» denilen oluşum budur işte. Kötülerin iyileri ayıklaması ve saf dışı bırakması demektir bu. Tıpkı ayrık otunun kendi yanında yararlı bitki yaşatmaması gibi bir şey.