Gönderi

Bugünkü YÖK düzeninin temelleri beş asır önceden atılmış
Dr. Ahmedi'nin, özellikle Molla Sadra Felsefe Okulu'nu lran'da bugüne kadar süregelen çizgisini oldukça özet bir şekilde belirten yazısı burada bitiyor. Bizde maalesef yukarıda adı geçen Ali Kuşçu devrinden, diğer bir deyişle Fatih Sultan Mehmet döneminden sonra felsefi düşünce devam etmemiş, ortadan kalkmıştır. Ali Kuşçu 14 7 4'te lstanbul'da vefat etti (A. Adıvar, Osmanlı T ürklerinde llim, İstanbul, 1982, 4 . bası, s. 48). Fatih; diğer Osmanlı sultanlarından farklı kafa yapısında bir hükümdar olarak, yeni fethedilen lstanbul'da bir rönesans" ümidini bile verebiliyordu (Bkz. aynı eser, s. 43 ve aynı sayfa, ek 9). Yazık ki bu ümit gerçekleşmeyecektir. Bilimsel ve felsefi düşünce, Fatih bile olsa, bir hükümdarın vesayeti altında gelişemezdi.
Sayfa 452Kitabı okudu
·
70 görüntüleme
Ælvin okurunun profil resmi
Fatih'in vefatından sonra işler tabii seyrine girecek, Ali Kuşçu'nun öğrencisi ve o dönem lstanbulu'nun en ümit verici bilginlerinden olan Molla Lütfi'nin "dinsizlik" isnadı ile ve "ulemanın" tertipleriyle idam edilmesi, lstanbul'da bir rönesans olamayacağını acı bir şekilde gösterecekti (24 Aralık 1494). Bundan sonra "medrese" den tamamiyle elini-eteğini çeken "hikmet", "irfan" kisvesi altında "tekke"de kendisine yer arayacak, fakat tekkeler de vesayet altında olduğundan orada da bir sığınak bulamayacaktır. Vesayet altına girmek istemeyen Bayramı melamilerinden, Molla Lütfi'den kısa bir süre sonra lsmaiil-i Maşuki, ondan bir süre sonra Hamza Bali, yüzyıl kadar sonra XVII. yüzyılda, kendisi de medrese görmüş Sadr-ı azam Fazıl Ahmed Paşa zamanında ve yine Ma'şuki ve Bali gibi Şeyh-ul-lslam fetvası ile Beşir Ağa'nın idam edilmeleri, serbest felsefi düşünceye bu düzende tekkede de yer olmadığının delilleridir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.