Gönderi

İslâmi ilimlerin hiyerarşik konumu ile ilgili tartışmaların sür. düğü bir diğer cephe hangi ilmin 'en şerefli ilim/şerefü'l ulum' payesine sahip olduğu ile alakalıdır. Külli ve şer'i bir ilim olması, diğer ilimlerin zemini olup ayrıca onlara ihtiyaç duydukları ilkeleri sunan bir disiplin olması hasebiyle bu unvanı ilm-i kelâmın hak ettiği kahir ekseriyetçe kabul görmüş olsa da tarihi vetirede yaklaşım farklılığından ötürü filozofların felsefeyi, muhaddislerin hadisi, müfessirlerin tefsiri, mutasavvıfların tasavvufu en şerefli ilim olarak andıkları/sundukları görülmektedir. Konuya bakış açısındaki değişimin bu gibi farklı neticeler vermesi gayet normaldir ve her ilmin erbabı için kendi ilmi sahasının en şerefli ilim olarak görülmesi oldukça makuldür. Bu unvan tartışması hakikatte ne ilmin konumuna ne de gündemine tesir etmediğinden ötürü bizce meselenin psikolojik bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir. İlimleri tasnif eden metinler genelde bu konuya temas etmişlerdir. Mehmed Emin Şirvâni (6. 1036/1627) el-Fevdidü' Hâkâniyye isimli eserinde şu veciz itirafla bizi teyid eder: “..mesele hakiki ve burhani değil, iddia ve iknâya dönüktür. “Her kesim kendi inancını beğenmektedir."617
·
124 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.