Gönderi

"Etik, varoluşu her zaman aşkın değerlere yükleyen Ahlak'ın yerini alır. Ahlak, bir Yargı sistemi olan, Tanrı yargısıdır. Ama Etik yargı sistemini tersine çevirir. Değerlerin çatışmasının yerini (İyilik-Kötülük), varoluş kiplerinin (iyi-kötü) niteliksel farklılığı alır. Değerlerin yanılsaması bilincin yanılsamasından ayırdedilemez: Çünkü bilinç özü gereği bilgisizdir, çünkü nedenlerin ve yasaların düzeninden, ilişkilerin ve onların bileşiminin düzeninden habersizdir, çünkü sonucu bu yanılsamalardan beklemek ve elde etmekle yetinir, bilinç bütün Doğayı yanlış tanır. Oysa ahlak dersi vermek için anlamamak yeterlidir. Şurası açıktır ki, bir yasayı anlamadığımız andan itibaren, o yasa bize "-melisin/-malısın" şeklinde bir ahlaki değer olarak görünür. Oran hesabını anlamıyorsak da, onu uygular ve bir ödevmiş gibi ona riayet ederiz. Adem bedeninin meyva ile olan ilişkisinin kuralını anlamıyorsa, Tanrının sözünü bir yasaklama olarak yorumlar. Dahası, ahlaki yasanın bulanık biçimi, doğa yasasının itibarını öyle düşürmüştür ki, filozof doğa yasasından değil, sadece ezeli-ebedi hakikatlerden söz etmelidir: "Yasa kavramının doğal şeylere uygulanması kıyaslama yoluyla olur, yasanın olağan anlamı ise basitçe bir buyruk olarak görülür..." Nietzsche'nin kimya hakkında, yani panzehir ve zehir bilimi hakkında söylediği gibi, ahlaki bir izlenim bırakacak olan yasa sözcüğünden sakınılmalıdır."
Sayfa 31 - Norgunk Yayıncılık, Çeviren - Ulus BakerKitabı okudu
·
388 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.