Toplumumuzun bu konuya dair fikrinin tek bir anketle belirlenemeyecek kadar değişkenlik gösterdiği kanaatindeyim hocam. Halkın kararı önemli elbette fakat algıları yönetilmeye müsait bir halkın kararı, ne kadar kendi kararıdır? Platon'un da 'Devlet' adlı eserinde değindiği gibi belirli bir bilinç seviyesine ulaşmadığı takdirde çoğunluğun kararı lehimize olmayabilir. Tabii son noktada, halihazırdaki yönetim biçimleri içerisinden demokrasiden yanayız :)
Konumuza dönecek olursam idam cezası olacaksa şayet bunun belirleyicilerinin hükümetlerin politikaları değil, evrensel yasalar olması gerekir. Geçmiş acılarımızı da hatırlatarak ülkemizde bunun garanti edilebileceğine dair inancımın zayıf olduğunu belirtmek isterim. Garanti edilmediği takdirde telafisi mümkün olmayan durumlar vardır ki ölüm cezası bunlardan biridir. Katil ve sapiklar bir yana, bir düşünce suçunun(?) ölümle noktalanabileceği bir coğrafyada yaşayınca -konunun ehemmiyetinin yanı sıra- insan ister istemez daha da temkinli ve sağduyulu yaklaşma ihtiyacı hissediyor.
Yanlış anlamadıysam 'bazı suçlar' ölüm cezasını haklı kılar demişsiniz. Burada şöyle bir açıklama yapmak isterim: Bizlerin 'bazı'sı ile yasaların 'bazı'sı farklılık gösterebilir. Adalet sistemimizde devlete karşı işlenen suçlar, kişilere karşı işlenen suçlardan daha ağır cezalar gerektiriyor. Örneğin kimi zaman pek önemsemedigimiz bir dolandırıcı, gündeme oturan bir azılı katilden daha suçlu bulunabiliyor. 'Devlet bütünlüğüne karşı' olan suçların ucunun biraz açık öldüğünu da eklemek isterim.
Ezcümle olarak; kararları duygusal dalgalanmalarına göre sürekli değişkenlik gösteren bir toplumdan müteşekkil, sağlıklı bir siyasetin yürütülemediği ülkemiz için idam cezası, ekstra tartışmalı bir konu.
Yorumunuzdan hareketle konuyu belli boyutlardan ele almaya çalıştım sadece ama konunun bir de derin bir insani boyutu var elbette.
Düşüncelerinizi paylaşmak suretiyle sağladığınız katkı için teşekkür ederim.