Gönderi

Yine aynı şekilde Nahl Suresi'nin 97. ayetindeki "...Kadın, erkek inanmış olarak kim iyi iş işlerse, onu temiz bir hayatla ihya eder ve yaşatırız" hükmünü cinsiyet eşitliğine kaynak edinenler, bu ayetten maksadın, esas itibariyle erkeğin hizmetlerinin görülmesi ve şehvetinin giderilmesi olduğundan ve kadının ancak bu görevleri yerine getirmek suretiyle "iyi kadın", "Saliha kadın" sayılacağından ve hizmeti böylece görülen ve şehveti giderilen erkeğin ibadet etmeye vakit bulup cennet hazırlığı yapacağından ve nihayet erkeğini bu şekilde tatmin eden kadınların ancak bu takdirde ve ancak kocalarının izniyle cennete layık sayılacaklarından habersiz görünmüşlerdir. Ya da Tevbe Suresi'nin 72. ayetindeki, "...Allah Mü'min erkeklere ve Mü'min kadınlara... Adn cennetlerinde hoş meskenler vadetmiştir" hükmünü "Ölüm sonrası yaşamlarda kadın-erkek eşitliğine" delil bilenler, cennetlerde kadınlar için mutluluk değil fakat mutsuzluk bulunduğunu ve çünkü oraya gidecek olan kadınların kendi kocalarını "yakut gözlü kızlarla ve ceylan gözlü bakirelerle ve bakışlarını erkeklerine çevirmiş daha önce ne insan ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşlerle ve kara gözlü hurilerle" sarmaş dolaş bulacaklarını açıklamamışlardır. (bkz. Kur'an 55, Rahmân Suresi, ayet 50-57; 56, Vâkıa Suresi, ayet 11-40 vs.) Bu cennetlere girebilmek için kadınların yeryüzü yaşamları boyunca kocalarına boyun eğmiş olmak ve kocalarının şehvetini karşılamış olmak gibi koşulları yerine getirmeleri gerektiğini ortaya vurmamışlardır.
Sayfa 48 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.