Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
Murat Gülsoy
H. G. Wells
H. G. Wells
‘in
Zaman Makinesi
Zaman Makinesi
‘ni yeniden inşa etmiş dostlar. Girin koluma, gidelim 1900’lerin başlarına, eski İstanbul’a. Ben şuracığa oturayım, misal Pera sokaklarında tahta bir bank olabilir bu, Gülhane Parkı’nda bir ağacın gölgesi, ya da henüz yıkıntıları göze batmayan sur duvarlarının üstü.. Okuyayım şu romanı. İzleyeyim şu şöleni. “Yedi gezegenin, yedi günün, yedi ana günahın, yedi faziletin, yedi rengin ve henüz bilmediğimiz başka yedilerin aşkına..” Yeditepe İstanbul’un aşkına..
Kuvayi Milliye Destanı
Kuvayi Milliye Destanı
‘nda en sevdiğim şiir İstanbullu Şoför Ahmet’ti. Hatırlar mısınız: “Ahmet’in kafasında uzak bir şehir ve bir şarkı vardı. Bu şarkı nihaventtir ve beyaz tenteli sandalları, siyah mavnaları, güneşli karpuz kabuklarıyla bir deniz kıyısındadır şehir. .... Zindankapı, Babacafer. Uzakta Balıkpazarı. Kuruyemişçiler. Yemiş iskelesindeyiz : sandalları, mavnaları, güneşli karpuz kabuklarıyla yüzüne hasret kaldığım deniz.” Oysa harbin ortasındaydı Ahmet. Oysa inatçı ve şirret bir kamyonetin içindeydi ve sol arka lastik hava kaçırıyordu. Tüm bunların ortasında Ahmet, nasıl güzel anımsardı İstanbul’u? Murat Gülsoy da öyle anımsamış işte. Tüm o karmaşanın, deliliğin, kendini bulamamaların sancısının ortasında sayfaların içine içine işlemiş İstanbul’u.Dedesinin elinden nasıl tutup gezmişse sokaklarında, o da okurun elinden tutup gezdirmeye meyletmiş. Ama bunu yaparken bildiği bir şehri anlatır gibi değil, sanki karakter kendisiymiş de, İstanbul’un gölgelerine ışık tutmaya, geçmişin perdelerini aralayıp bakmaya çalışıyor, cevaplar vermekten çok onları arıyormuş gibi yazmış. Ve evet, bu muhteşem bir İstanbul romanı olmuş. Ee, İstanbul muymuş konu diyenler olabilir. Sadece bu değil elbette. Bir Fransız gazetesi meşrutiyetin ilanından sonra olanları öğrenmek için İstanbul’a bir muhabir göndermeyi ister. İstanbul’da doğan Fransız gazeteci Fuat Chausson, buna gönüllü olur. Osmanlı’nın bu karmaşık sürecini rapor ederken, bir yandan da kim olduğunu bile bilmediği babasına ve kim olduğundan emin olmadığı kendine dair ipuçları aramaya başlar. Bir yanda kaynayan, kendine yeni bir yol, yeni bir hayat arayan İstanbul, bir yanda babasını, oradan hareketle kendini arayan Fuat Chausson arasındaki benzer ilişki, hikayenin geçişler yapılarak anlatılabilmesinin de temelini oluşturmuş. Kitaptaki en güçlü ve en ilgi çekici karakterlerden biri de Şehr-i İstanbul olmuş haliyle. Doğu-Batı çatışması arasında kalan bir gencin kimlik arayışını, edebiyatta çokça işlenmiş, sıkıcı bir konu olarak düşünebilirsiniz. Ama yazar bunu hem sıradışı bir tarihi karakter olan
Beşir Fuad
Beşir Fuad
’la hem de meşrûtiyet günlerinin hareketliliğiyle kaynaştırıp enfes bir kitap çıkarmış ortaya. Kitap, yazarın ifadesiyle bir mektup-roman. Başından sonuna Fuat’ın Fransa’daki arkadaşına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bu pek çok okurun sevmediği, monotonluktan kurtarmanın da zor olduğu bir anlatım türü. Ama yazar bu zorluğun üstesinden başarıyla gelmiş. Sanki uzaktaki bir dosttan gelen mektupları okuyormuş gibi hissettiren, okuru da işin içine dahil eden bir anlatımı hakim kılmış. Murat Gülsoy, karakteri Beşir Fuat’la Google’dan önceki asıl tanrımız ansiklopedide tanışmış. İlk Türk natüralisti kabul edilen Beşir Fuad’ın kendi intiharını kaleme almasını okumuş, çok etkilenmiş. Onun intiharını kitabın psikanalitik öğelerini bağlayarak kitaba taşımış. Tarihteki yerini de aslında var olmayan ve Beşir Fuad’ın oğlu olarak kurguladığı Fuat karakteri üzerinden vermiş.
Murat Gülsoy
Murat Gülsoy
sadece iyi bir yazar olmakla yetinmeyen, yazmanın kendisiyle de uğraşan bir akademisyen. Yaratıcı yazarlık atölyeleri kuruyor, bu konudaki birikimlerini insanlarla paylaşıyor. Ben onu
Ayfer Tunç
Ayfer Tunç
‘la yaptığı kitap söyleşilerinde tanıdım. Dili, anlatımı, kurguyu didik didik eden bir bakış açısı var. Kitapta bir yerde, “Aslında yazarken yaşamıyor insan. Hayatını askıya alıyor.” demiş. Ve kitabı da sanki tam bu ruh haliyle, büyük bir yoğunlaşmaya yazmış gibi hissediyorum. Eğer öyle olmasaydı, sanki bir köşede durmuş olanı biteni izliyormuşuz gibi hissedebilir miydik? Kitaptan ve yazardan geriye kalan: Türkçeyi mükemmel kullanma sanatı..İyi ki edebiyat var şiarı..ve surları, sokakları, çeşmeleri ve binbir renkli insanlarıyla İstanbul.. İyi ki okudum.. Keyifli okumalar..
Gölgeler ve Hayaller Şehrinde
Gölgeler ve Hayaller ŞehrindeMurat Gülsoy · Can Yayınları · 2014600 okunma
··
2.077 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Doğan Güneş Özkılıç okurunun profil resmi
Şahane bir inceleme yazısı olmuş. Çok teşekkürler, sağ olun ☺️🙋🏽‍♂️
Emel Keleş okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim 🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.