Gönderi

Kardeşimizi niye denize attınız?
Zülbani ve ailesi yolculuk hazırlıklarına başlamışlardır. Yola çıkmanın arifesinde çocuklarından birini kaybetmek aileyi üzmüş, anneleri üzüntüsünden yatağa düşmüştü. Yolculuğa bu halde başlamışlardır. Üç evlatlarını sağ salim Türkiye'ye götürme gayesinde olan baba ve annenin bir üzüntüsü daha vardır. Küçük oğullarının hayatından endişe etmektedirler, çünkü gemide kızamık salgını vardır. Yolculuk esnasında bir de hastalıkla uğraşmak zorundaydılar. Bir sabah uyandıklarında korktukları başlarına gelmişti. Küçük oğullarının ateşler içinde yandığını görüp telaşlandılar. Ama ne doktor vardı ne de bir ilaç. Bir yaşlı hanımın tecrübelerine dayanarak, memleketlerinde toplayıp getirdikleri otlar vardı, ilaç olarak. Bu ilaçlar bazı durumlarda işlerini görüyordu, bazı hastalıklarda gerçekten faydası oluyordu. Gün geçtikçe çocukların ve yaşlıların hastalıklara karşı dirençleri azalıyordu. Bu yüzden bu ölümler baş göstermişti. Nihayet bir gün küçük oğulları hastalığa dayanamayıp ölür. Dinimizin gereği ölüleri mecbur kefenleyip denize birakmak zorundaydılar. Kardeşlerinin su üstündeki kefenli cesedini görünce Zülfiye ile Hüsnü kardeşimizi niye attınız diye ağlamışlardı. Çığlıkları denizin sesine karışarak gökyüzüne, arşa yükseliyordu. Kardeşlerinin cesedi de sanki beni bırakmayın der gibi geminin peşini bırakmıyordu bir türlü
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.