Gönderi

Her ihtiyaç giderme, her tatmin sadece anlık, belli bir süre için geçerli olabileceğinden, her seferinde yeniden eksiklik, yoksunluk hali ortaya çıkar. Bu böyle sonsuza kadar sürüp gider. İşte bu eksiklik durumu acı, ıstırap doğurur. “Acının ne sonu ne sınırı vardır. Hayat, sefalet ile”’ can sıkıntısının arasında bir rakkas gibi gidip gelir. İsteklerin yerine getirilmemiş olması sefaleti doğurur; yerine getirilir gibi olması da insanı bunalıma düşürür. Açlık, sefalet, halkın; can sıkıntısı da kibarların çektiği azaptır. Kibarların dünyasında pazar günü can sıkıntısının, halk için ise öteki günler sefaletin temsilcisidirler. Zekâ olgunlaştıkça acı artar. Çok bilgili insanın acı duyması da bu yüzdendir. Bu dünyayı iyi ya da dünyaların en iyisi saymak yalnız aptallık değil bir küfürdür de.
Sayfa 105
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.