Gönderi

Beni, ailemin yaşamında en çok etkileyen anamın amcasının macerasıdır. Romanlarımın kimi parçalarında bu olayın epeyce etkileri vardır. Anamın amcası on beş çetesiyle Süphan dağı yamaçlarında dolaşan ünlü bir çetebaşıdır. Bir gün candarmalar onu çetesiyle birlikte yakalamış Van hapishanesine atmışlar. Hapishane gölün kıyısına yakın bir yerdedir. Eşkıyalar aylarca çalışarak, gölün kıyısına çıkan bir tünel açmışlar. Bir gece şafağa karşı anamın amcası, çeteleriyle birlikte bu tünelden kaçma uğraşında. Arkadaşlarına, “haydiyin arkadaşlar, beklediğimiz gün geldi, tünel bitti, çıkalım artık,” demiş. Arkadaşları korkmuşlar, aylarca kazılan tünelden çıkıp kaçmak istememişler. Amca, arkadaşlarına kaçmak için çok diller dökmüş, onları bir türlü kandıramamış. Edememiş, en sonunda kendisi tünelden çıkmış göl kıyısına gelmiş. Ama kaçamamış. Arkadaşlarını bırakıp gitmeyi içi götürmemiş. Geriye, hapishaneye dönmüş. Gene arkadaşlarına diller dökmüş, onları gene kandıramamış. Böylece gün atıncaya kadar gölle hapishane arasında mekik dokumuş, arkadaşları Nuh demişler de Peygamber dememişler. Gün ışırken nöbetçi amcayı görmüş, onu vurmuş, yaralı amca, koşarak nöbetçiye ulaşmış, silahını elinden almış. Kurşun seslerine gelen öbür candarmalarla öğleye kadar çarpışmış, sonra da vurulup ölmüş. Ondan sonra efsane başlıyor. Subaylar bu adamın yürekliliğine şaşırmışlar. Bu kişi ne kişidir ki, hapishaneyi deldiği halde, salt arkadaşlarını bırakmamak için canını vermiş, demişler, göğsünü yarmışlar, bakmışlar ki, göğsünde dört yürek…
·
133 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.