Gönderi

Ubudiyet (kulluk), ubudete mensubiyettir. Ubudet ise, nispetlerden arınmıştır: Ne Allah'a ne de kendine nispet edilir, çünkü Allah nispeti kabul etmez. Bu nedenle dilde kelime ('ubudiyet' şeklinde) nispet harfiyle gelmedi. Öyleyse zelil olanların en zelili, kendisiyle iftihar etmek üzere, başka bir zelile kendini bağlayandır. Bu nedenle yeryüzü hakkında zelilliğini abartmak üzere 'zelûl' denilmiştir. Çünkü zelil varlıklar (söz gelişi insanlar), onun üzerine basar. Bu durumda yeryüzü, onlardan daha zelildir. Öyleyse ubudiyet, zillet ve yoksulluk makamıdır ve ilahi bir nitelik değildir. Ebu Yezid el-Bestami, kendisiyle Allah'a yaklaştığı her nitelikte ulûhiyetin bir payı olduğunu görüp Allah'a yaklaşmasını sağlayan bir sebep bula mayınca şöyle der: 'Rabbim! Sana neyle ulaşabilirim ki?' Allah ise, velîlerine hitap ettiği gibi ona hitap ederek şöyle der: 'Bana ait olmayan bir şey ile bana yaklaş! Ebu Yezid, 'Sana ait olma yan şey de nedir ki?' diye sorunca Allah 'Zillet ve yoksulluk' diye buyurmuştur.
Sayfa 34 - litera yayıncılıkKitabı okudu
·
195 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.