Gönderi

En komik olanı ise, ev kiralarken yapılan yanlış yorumlamaydı. Hükümet, geniş bir kesimi temsil eden kiracıları korumak için, ev sahiplerinin zararını olacak şekilde her türlü kira artışını yasakladı, öyle ki çok geçmeden bütün Avusturya’da orta büyüklükteki bir evin yıllık kirası için ev sahibine ödenen para, bir öğün öğle yemeğine ödenen paradan daha az hale geldi; aslında bütün Avusturya halkı beş ya da on yıl boyunca, şöyle ya da böyle ev kirası ödemedi (çünkü kira sözleşmesini bozma yasağı daha sonraları da sürdürüldü). Bu çılgınca kargaşa ortamı yüzünden durum her hafta daha da kötüleşiyor ve ahlaki değerlerden uzaklaşılıyordu. 40 yıl boyunca para biriktirenler ve vatan sevgisi uğruna parasını savaş tahvillerine yatıranlar, birer dilenci durumuna düştüler. Borçu olanlar ise borçlarından kurtuldu. Gıda ürünlerinin dağıtımını düzgün yapanlar aç kaldılar. Ancak yüzsüzlüğü elden bırakmayanlar, karınlarını tıkabasa doyurabildiler. Rüşvet vermesini bilenler işini yürütüyordu; spekülasyon yapanlar kazançlarına kazanç katıyordu. Malların satış değerlerine uygun satış yapanlar adeta mallarını kaptırmış oluyordu. İnsanlar her şeyi dikkatle hesaplasalar bile dolandırılmaktan kurtulamıyorlardı. Paranın bu şekilde erimesinde ve buharlaşmasında hiçbir ölçü, hiçbir değer yoktu. Geçerli olan tek meziyet, beceriklilik ve kaypaklıktı, kimseyi aldırmamak ve son sürat koşan bir atın ayaklarının altında ezilmek yerine sırtına sıçramaktı.
Sayfa 341Kitabı okudu
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.