Meursault kadar umursamaz olmayı düşündüm. Düşünce yapısıyla insanı rahatlatan ama bir yandan da kızdıran bir roman karakteri. Hem kendinden çok emin, hem de topluma karşı bir aidiyet duymadığı için çekincesiz. Bu çekincesizlik ise yolun sonunda kendisi için felaketi doğuruyor. İnsanın topluma yabancılaşması, kendine yabancılaşmasıyla başlıyor. Olay yine dönüp dolaşıp insanın özünde bitiyor.
Toplumun sırf bir ölüm üzerine verilen tepkilerden bile bireyi nasıl yargıladığını, duyguların adalet kavramına etkisini ve sosyal normların nasıl da bizi toplum içinde şekillendirdiğini tekrar görmüş olduk.
(Spoiler)
Kafamda sürekli Mersault’un daha bilinçli bir umursamazlık ile hayatta kalabileceğini düşünüp durdum. Sonra bunun olabilitesini sorguladım. Gerçekten de bilinç işin içine girince umursamaz olunabilir mi? Ya da umursamaz olmak için bilinci bir kenara mı koymak gerekir? Felsefe 101 ile işin içinden çıkamadım, hoşgeldin paradoks…