Gönderi

Evet, her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi? Eylülde sanki bahara özlem duyan mahzun bir tazelik, sanki üzerine çöken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine sonsuza kadar kalma mücadelesi vardır. Fakat bunun için muhtaç olduğu şeylerden yoksun olduktan başka kendisinde de direnç kalmamış ve tabiat bunu anlamış gibi acı bir bezginlik ve düşünceyle, üzerine çöken yalnızlığın, matemin son acılığıyla düşünüyor sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar direnirse dirensin, kışın üstün geleceğini, artık her şeyin, her ümidin bittiğini, buna katlanmak gerektiğini anlamaktan doğan bir korku ile ağlıyor. Ne renk, ne koku... İşte yapraklar ölüyor... Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı, her şey çürüyor. Oh, her şey çürüyor!.
·
51 görüntüleme
Nida okurunun profil resmi
"O zaman eylül kendine, doğada ilk korku ayı, faniliğin ilk hissedildiği ay, ilk faydasız ve yakıcı mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp habersiz geçen güzel geçmişin özlemiyle ilk boyun bükülmüş bir ay gibi göründü. Ayaklarının altında çamurlanmış çürük yapraklara bakarak “Evet, her şey çürüyor. Demek, biz de çürüyeceğiz?” diye düşündü. Demek ki çürüyecekti, o da çürüyecekti. Böyle, hiçbir mutluluk gelmeden, daha henüz beklerken, özellikle hayatının nasıl hiçbir şeyin farkına varmadan geçmiş olduğunu anladıktan sonra, artık bir şey de yapmanın da mümkün olmadığını görerek, böyle çürümek, bitmek ona pek insafsız, pek acı geliyordu."
Nida okurunun profil resmi
"Hâlbuki, işte onda yaşamak için daha şiddetli bir arzu, mutluluktan yoksun olmamak, hayatını kaçırmamak için derin bir ihtiyaç, gerekirse mücadele yeteneği vardı. Fakat her şey boş değil mi? Ne olsa, ne yapılsa kış gelmeyecek mi? Ya gelinceye kadar... Hiç mi, hiç mi bir şey yapılamaz? Böyle, görerek, anlayarak, bile bile hayat ve mutluluktan vazgeçmeye katlanmaktan başka bir şey mümkün değil mi?"
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.