Gönderi

Daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim: Bir taş, (yukarıdan bırakılınca) yapısı ve tabiatı gereği yukarıdan aşağıya doğru düşer. Taşın zâtı, ilim, irâde ve kudret işlerini yapmış olur. Oysa onda ilim, irâde ve kudret sıfatları yoktur. İlmin gerektirdiği durum şudur: Taş, kendi ağırlığı sebebiyle aşağıya yönelir ve yukarıya meyi etmez. İrâde, ilme tâbidir. İrâde, aşağıyı tercih etmesini gerektirir. Hareket de kudretin gereğidir. O hâlde taşın tabiatı, bu üç sıfat olmaksızın onların işini yapmış olur. Binâenaleyh, “En yüce misâller (sıfatlar) Allah'a aittir” (en-Nahl, 16/60) âyeti gereğince, aynı şekilde Allah'ın zâtı bütün sıfatların işini yapar ve bu işleri yaparken sıfatlara ihtiyâcı yoktur. Ancak inkişâf (bilme), tesir (etkileme) ve tahsis (tercih) ilim, kudret ve irâde gibi sıfatlar üzerinde cereyan eder. Zâtı ile değil ilim (sıfatı) ile bilir, kudret ile tesir edip etkileyicidir, irâde ile tahsis ve tercih edendir. Bu sıfatlarla yapılması gereken her şey hakkında Allah'ın zâtı kâfidir.
·
280 görüntüleme
Dağıstanî okurunun profil resmi
Ancak bu mânâlar sıfatlar üzerinde gerçekleşir. Bu mânâlar olmadan zâta âlim (bilen), kadir (gücü yeten) ve mü-rîd (irâde eden, dileyen) denemez. Meselâ aynı taşta ilim, kudret ve irâde sıfatı yaratırlarsa, o taşa bilen, gücü yeten ve dileyen denebilir. Ancak bu zâid mânâlar (özellikler) olmadan bu sıfatların işini yapsa bile onlarla vasıflanmış olamaz. Şüphe yok ki bu özelliklerin onda bulunması onun kemâlini ve üstünlüğünü gerektirir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.