Eski Türkçede, bizim kanklı diye bildiğimiz, bir kangulug kelimesi vardır. Aynı kelimenin Anadolu'da bize bir İstiklâl harbi kazandıran, azîz adı, k a ğ n ı'dır. Türkçede yumuşak ğ ile biten birçok hecelerin uzun hece olduğunu anlamaya mecbûruz. Fâruk Nâfiz' in, Anadolu dağlarını kağnı üzerinde aşan bir Türk kızı için söylediği:
Sanki vurmuş da onun için bir kara sevdâ başına
Kahramanlar gibi yalnız çıkıyor dağ başına
mısrâlarındaki d a ğ kelimesinin, sevdâ ile kafiyelendirilmesi bundandır.
Nitekim Yahyâ Kemal'in:
Adalardan yaza ettik de vedâ
Sızlıyor bağrımız üstündeki dağ
Seni hâtırlıyoruz Vîranbağ
mısrâlarının son heceleri, Türkiye Türkçesinde birer kapalı hece değil, birer uzun hecedir.