Birazdan akşam çökecek, sessizlik okyanus gibi dolduracak dinlenme tesisini. Adına tesis dedikleri bu yerin ortasında yaşlı bir beton yığını, onun karşısında beton yığınının yaşı kadar sefer yapmış; emeklilik bekleyen otobüs. Beyaz saçlı şoför otobüsün hemen yanında sigarasını bitirmeye çalışıyor, yorgun gözleriyle yolu izliyor. Yol izlemek, mesleki deformasyon; sigara içmek, baba yadigarı. Yol izleme mesaisine ilerdeki küçük taburede oturan Celal de eşlik ediyor. Sigarasının bitmesiyle çayının bitmesini dengelemiş, farkı açmamaya gayret ediyor. Etrafta volta atan yolcular o kadar durgun ki tesiste nefes alan sadece Celal ve şoför var gibi. Onlar da yola odaklanmış halde sadece sefer saatini bekliyorlar. Celal yola bakarken düşünmeye başlıyor -uzun süre sonra ilk defa kendi isteğiyle- bu kadar yola ne gerek var ki ? Tek bir yol olsa, herkes oradan geçse, böyle olsa herkes yoldaş olup sevemez miydi birbirini ? Bu yol teorisini kafasında şekillendirirken çaycı çocuk manzarasını kapatıyor Celal’in
- Abi çay içmez misin ?
Celal, manzarası kapandı diye mi, çayı henüz bitmediği için bilinmez; çaycı çocuğa daha doğrusu çocuğun annesine sinkaflı sözler ediyor. Çocuk, kutba düşmüş bedevi gibi elinde tepsi; üstünde çaylar hep birlikte buz kesiyorlar. Sonra çözülüyor buzları, çöllerine doğru yol alıyorlar. Sigaralar bitti, yolun artık kenarında değil üstündeler. Şoför direksiyonda, Celal tekli koltuğunda; yolcular hâlâ canlılığa inat biçimde var olmaya çalışıyorlar üstelik gece de artık kuşatmış dünyamızı. Celal’in görmüş geçirmiş başı cama dayalı fakat arada uzaklaşıp tekrar çarpıyor cama. Her çarptığında uykusu bozuluyor, koltuğa sığmayan ağrı içindeki dizlerini fark ediyor. Bir ara camla barışıyor başı, usul usul uyumaya başlıyor bedeni. Dizleri de dinleyeni olmadığı için ağrımıyor artık. Işıklar otobüse vuruyor, arada bir otobüs sararıp kararıyor. Bu aksak ışık şöleni içinde bir kadın sesi duyuyor . ‘’Hiç dinlemedin ki beni! Hep senin istediğin oldu. Sen çağır ben geleyim, bağır susayım, vur diye yanağımı uzatayım. Mutlusun ama böyle değil mi ? Hep istediğin gibi kolay böyle her şey, senin çizdiğin yol gibi olacak yine değil mi ? Ama olmayacak. Ben istemiyorum. İlk defa ben de bir şey istiyorum oldu mu ? Şimdilik sadece ben’’
Göz kapakları aniden açılıyor, boğazına kadar terin içinde ve bu sefer gerçekten otobüsün içinde kimse yok. Gece de terk etmiş Celal’i gündüze bırakmış nöbeti. Otobüsten iniyor , otogara doğru yürüyor sonra daha fazla yürüyor. Artık sadece güneş, yol ve bozkır... Boğazında kalan tere doğru batıyor , bozkır kalın bir halat gibi dolanıyor ruhuna. Bir zaman sonra yol da bitiyor yalnızca bozkır ve güneş... Sapsarı otların arasından bozkırın midesine doğru iniyor, her adımında güneşe de yaklaşıyor . Otlar ve kan ter bir bütün oluyorlar. Bir kiremit abidesi kulübeyle karşılaşıyor . Elindeki bavulu abidenin önüne atıp kulübenin arkasına geçiyor hızlı hızlı. Şimdi güneş bozkır ve karşısındaki mezarlık dünyada.
Nefes nefese mezarın başına geçip oturuyor, mezar taşındaki tanıdığı kadının ismine bakıyor. Mermere oyulmuş harfler, yola benziyor. Ben geldim diyor, ben..
Yüreğimde biriken ve dilimden dökülemeyen her bir kelime ile ben..
youtu.be/afBQ5L4xpus
Sahi tek bir yol olsa, herkes oradan geçse...
S. K. S.
Site dışında yollarımız bir kaç kez kesişti aileniz ve sizinle Resul bey. Sanal alemden, mobil dostluktan ziyade daha bir yaren olduk. Burada olamadığım zamanlar için olan desteğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum. Yollarımız huzurla kaplı olsun 🍀
merhaba ferah abla, umarım ara ara da olsa hep buralarda olursun. eski 1k kullanıcıları için ayrı bir yerin var. sitede hiçbir aksiyon yokken anasayfaya bomba gibi düşen anılarınla dolu incelemelerini dün gibi hatırlarım. hoş geldin 💖
Uzun zamandır yoktunuz. Çok korktum ne yalan söyleyeyim. Eski yazılarınızı okuyordum arada. Hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Güzel yazılarınızı yine bekliyoruz. ❤️😇
Durgun başlayan günümü Bâkî ile ağırlaştırmaya niyet etmiştim ki beni oldukça hafifleten dönüşünü gördü gözlerim Ferah Abla. Bakışlarım bayram yeri, artık hiçbir şey eskisi gibi kalamaz! :)
Hoş geldin, gelişlerin daim olsun. Bunca sükunet kâfi, gayrı susma bu kadar..🌾
Bir ev sahibi edasıyla hoşgeldin dememek lazım Ferah Abla ama sen gelince daha bir evimizde hissediyoruz kendimizi orası kesin:) İyi ki yeniden buradasın. Günün güzel haberi oldun Ferah Abla:)
Ev sahibi değil de misafiri diyelim ayrıca evim, evinizdir Murat. Sen, Zeynep ve minik için her daim. Metre karede az bir alan olsa da dostluğun huzuruyla koskocaman oluyor biliyorsun değil mi? Çok teşekkür ediyorum çok sağol ablam 🌹🍀