Gönderi

On beş yıl kadar önce bir konferansa katılmak üzere uçakla İstanbul’dan Tel Aviv’e gidiyordum. Bu tip yolculuklarda her zaman olduğu gibi yanımdaki beyefendiyle sohbete başladık. Şık giyimli birisiydi ve mükemmel Türkçe konuşuyordu. Türkiye’nin neresinden olduğunu sordum. “Türk değilim. İsrailliyim. İsrail’de yaşıyorum. Ben Yahudiyim.” dedi. “Ama mükemmel Türkçe konuşuyorsunuz” dedim. O da şöyle cevap verdi: “Eskiden Türkiye’de yaşardım. Şimdi İsrail’deyim ama her sene Türkiye’ye gidiyorum. Çünkü biz bu toprakları sevdik. Türkiye’de güvenlik ve özgürlük içinde yaşadık. Hep iyi günler geçirdik. Bu yüzden her sene ikinci vatanım Türkiye’yi görebildiğim için çok mutluyum.” Türkiye’nin ne kadar iyi bir ülke olduğunu bana anlatan bir Yahudiydi ve sanki elli küsur yıl önce Yahudilerin iyi insanlar olduğunu söyleyen amcama cevap verir gibiydi. Durumu idealize etmiyorum. Söylemek istediğim şu: Bugünün gazetelerinde veya televizyonlarda bütün bu dinî, etnik çatışmaları, inançları uğruna birbirlerini öldüren insanları görünce, eskiden işlerin böyle olmadığını hatırlıyorum. En azından dünyanın bir kısmında ve tarihin belli bir döneminde farklı dinden, farklı kökenlerden gelen ve farklı tarihler yaşamış olan insanlar yüzlerce yıl dinlerini, dillerini, kimliklerini ve milliyetlerini koruyarak bir arada yaşadılar ve belli bir etno-dinî grup sırf siyasi ve askerî gücü elinde tutuyor diye diğer gruplara kendi kimliğini empoze etmeye çalışmadı. Spesifik bir etnik grubun geri kalan gruplara üstünlüğü fikrini ulus devlet getirdi.
·
322 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.