Gönderi

Hicri 1440 yılını idrak ettiğimiz şu zaman diliminde âlem-i İslâm inanılmaz derecede büyük acılar ve ızdıraplar içerisinde inlemekte ve dahi şiddetli fırtınalara maruz kalmış gibi sürekli bir savruluş geçirmektedir. Bu savruluşlar, itikadî ve ahlakî çöküşler ile birlikte ümmet-i Muhammed'i varoluşsal bir kriz ile karşı karşıya getirmiş durumdadır. Ya mevcut durumu kabullenip, bundan sonraki yüzyıllarda beşerî ideolojilerin kendisine çizdiği/biçtiği rolü üstlenerek yeryüzündeki varlık anlamını yitirecek ya da yeniden bir diriliş ve silkiniş ile üzerine örtülen ölü toprağını silkeleyerek asr-ı saâdet modelini esas alan bir "fabrika ayarlarına" dönüş yapacaktır. Esasen bundan başka da bir çıkış yolu görünmemektedir. Peki, bu "fabrika ayarlarına dönüş" hareketi nasıl olacaktır? Elbette her şeyde olduğu gibi ilim/bilgi ile... Cehâlet zincirlerini kıran hakikatin gerçek bilgisi ile... Bu bağlamda her şeyden bir nebze malumât kırıntıları elde edildiğinde bunun "gerçek ilim" zannedildiği ve bunlar üzerine pek çok kanaat ve inancın inşa edildiği günümüz toplumunda bu işin o kadar kolay olmadığı da her türlü izahtan varestedir.
Sayfa 13 - 1. CiltKitabı okuyor
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.