Gönderi

Dükkâna gittiğinde açılmasına daha çok vardı; kahve içmek için bir kafeteryaya girip masalardan birine tek başına oturdu ve sonunda dünyanin tadina varıyordu iste, kasvetli şapkaların, parıltılıhi kaldırımların, fırında pişmiş dilbalığı bulunur yazan tabelaların, yağmurun camekandaki ve bir sütünün üzerini kaplayan aynadaki yansımlarının, çeşit çeşit soguk ezmenin sergilendiği yemek tezgâhlarının güzelliğinin, yağda kızarmış hamurların, kahve kavanozları üzerindeki buharin... "Dünya ne sıcak! Tek yapman gereken küçük sembolik bozukluklar edinmek. İçeri girmene, istediğin kadar ısınmana ve yiyecek bulmana izin verirler. Sokak aralarinda derini sıyırmak ve kemiğini dişlemek zorunda kalmazsın! Beni avutun diye ağlamaya gelen etten kemikten insanlara barinak olup onları rahatlatmak için tasarlanmış yerlerdi oralar.
Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.