Gönderi

Kısa bir değerlendirme
Kürt ülkesi her zamanki gibi o zaman da dağınık ve parça parça idi. Yoksul, istikbalsiz ve devletsiz ülke Acemlerin ve Osmanlıların boyunduruğu altında idi. Ülkeyi parçalamış, her bir parçasını bir kürt mirine bölüştürmüş, bütün mirleri de kendilerine bağlamışlardı. Osmanlılar kürt ülkesini savaş meydanına çevirmiş, kürt mirlerini de kendi savaşçıları ve Al-i Osmanın sözcüleri haline getirmişlerdi. Başka ülkeleri talan etmek için sefere çıkmadan önceki hazırlıklarını Kürt ülkesinde yaparlar Kürtleri de silahlandırıp kendilerine götürürlerdi. Başka halklar, başka devletler Osmanlıya saldırınca osmanlı onları Kürt ülkesine çekip tepelerdi. Çünkü bu ülke yalçın idi, halkı savaşçı idi, iklimi sert idi. Kürtler, " yiğit ölür, namı kalır, boğa ölür ganı kalır" deyip cenk meydanına atarlardı kendilerini. Arkasız, sahipsiz ülke yıkığa, kıraca dönerdi. Bütün varlık, bütün zenginlik Ali osmanın payitahtı İstanbula nakledilir, Osmanlı sarayının altın ve yakut sandıklarına konurdu. Kürtlere ise çaresizlik ve perişanlık hissesi düşerdi. Osmanlılar kürtlerin sırtını sıvazlayarak onları yiğit, kahraman, halkın ve milletin fedaisi diye adlandırırdı. Ama ilmin, irfanın, bilginin ve zenginliğin kapısını yüzlerine çarpar, kürtlerin birlik olmasına cehalet ve çaresizlikten kurtulmalarına izin verilmezdi...
··
295 görüntüleme
Evdalê Zêynikê okurunun profil resmi
Sanırım Mehmet uzunun en sevmediğim yanı! bu. Alıntının başıyla sonunu tutturamıyorsun direkt kitabı alıp paylaşasın geliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.